English    Türkçe    فارسی   

4
680-689

  • مر مرا سوی کهستان راندند ** میوه‌ها زان بیشه می‌افشاندند 680
  • Beni dağlara ormanlara götürdüler... Ormanlarda meyveleri silktiler.
  • که خدا شیرین بکرد آن میوه را ** در دهان تو به همتهای ما
  • Allah, himmetimizle bunları sana tatlı etti...
  • هین بخور پاک و حلال و بی‌حساب ** بی صداع و نقل و بالا و نشیب
  • Hemen ye bunlar temiz, helâl ve sayısız... Aynı zamanda uğraşmaksızın, başın ağrımadan, yükünü çekmeden, yukarı aşağı koşmadan elde edilen rızıklardır dediler.
  • پس مرا زان رزق نطقی رو نمود ** ذوق گفت من خردها می‌ربود
  • Onları yedim, sözümde öyle bir feyiz, öyle bir tesir hâsıl oldu ki sözlerim, akılları hayran etmeye başladı.
  • گفتم این فتنه‌ست ای رب جهان ** بخششی ده از همه خلقان نهان
  • Rabbim dedim, bu bir imtihan... Sen bana bütün halktan gizli bir ihsanda bulun!
  • شد سخن از من دل خوش یافتم ** چون انار از ذوق می‌بشکافتم 685
  • Söz söyleyemez bir hale geldim... Hoş bir gönle sahip oldum; zevkimden nar gibi yarıldım!
  • گفتم ار چیزی نباشد در بهشت ** غیر این شادی که دارم در سرشت
  • Dedim ki içimdeki bu zevk yok mu ya... Cennette bundan başka bir zevk olmasa bile,
  • هیچ نعمت آرزو ناید دگر ** زین نپردازم به حور و نیشکر
  • Başka bir nimet istemem... Bunu bırakıp da ceviz ve şeker yemeğe girişmem!
  • مانده بود از کسب یک دو حبه‌ام ** دوخته در آستین جبه‌ام
  • Kazancımdan elimde bir iki habbe kalmıştı. Onları cübbemin yenine dikmiştim.
  • نیت کردن او کی این زر بدهم بدان هیزم‌کش چون من روزی یافتم به کرامات مشایخ و رنجیدن آن هیزم‌کش از ضمیر و نیت او
  • Dervişin bu parayı şu oduncuya vereyim, çünkü ben şeyhlerin kerametiyle rızık elde ettim demesi, oduncunun, dervişin bu niyetini anlayıp incinmesi
  • آن یکی درویش هیزم می‌کشید ** خسته و مانده ز بیشه در رسید
  • Dervişin biri de odunculuk etmekteydi... Yorgun argın ormandan geldi.