English    Türkçe    فارسی   

4
762-771

  • ناس مردم باشد و کو مردمی ** تو سر مردم ندیدستی دمی
  • Nâs dediğim adamdır, adam nerede? Sen adamların başını, görmedin, kuyruksun sen!
  • ما رمیت اذ رمیت خوانده‌ای ** لیک جسمی در تجزی مانده‌ای
  • “Görünüşte o toprağı atan sen idin, hakikatte Allah idi” ayetini okumuşsun ama cisimden ibaretsin, cüz’ülerde kala kalmışsın!
  • ملک جسمت را چو بلقیس ای غبی ** ترک کن بهر سلیمان نبی
  • A ahmak, cisim ülkeni Belkıs gibi Süleyman Peygamber için terk et!
  • می‌کنم لا حول نه از گفت خویش ** بلک از وسواس آن اندیشه کیش 765
  • Lâhavle diyorum ama sözümden değil... O kötü düşüncelinin vesveselerinden lâhavle demekteyim!
  • کو خیالی می‌کند در گفت من ** در دل از وسواس و انکارات ظن
  • Çünkü o, benim sözlerime karşı hayallere düşmekte, gönlündeki vesveseler ve şüpheden doğan inkârlar yüzünden hayaller kurmaktadır.
  • می‌کنم لا حول یعنی چاره نیست ** چون ترا در دل بضدم گفتنیست
  • Lâhavle diyorum; yani çaresi yok... Çünkü senin gönlünde benim sözlerimin zıddı olan düşünceler ve sözler var!
  • چونک گفت من گرفتت در گلو ** من خمش کردم تو آن خود بگو
  • Sözlerim, boğazına tıkıldı kaldı, artık ben sustum... Hadi sen, sana lâyık olanı söyle bakalım!
  • آن یکی نایی خوش نی می‌زدست ** ناگهان از مقعدش بادی بجست
  • Güzel sesli bir neyzen ney çalarken ansızın aşağı tarafından bir yeldir çıktı!
  • نای را بر کون نهاد او که ز من ** گر تو بهتر می‌زنی بستان بزن 770
  • Neyzen neyi aşağı tarafına tutarak, hadi bakalım dedi... Benden iyi üfleyeceksen üfle!
  • ای مسلمان خود ادب اندر طلب ** نیست الا حمل از هر بی‌ادب
  • Ey Müslüman, edep nedir diye arar sorarsan bil ki edep, ancak her edepsizin edepsizliğine sabır ve tahammül etmektir.