English    Türkçe    فارسی   

5
2253-2262

  • یک به یک را حاجبه جستن گرفت  ** تا پدید آید گهردانه‌ی شگفت 
  • Sultanın hizmetçileri, o değerli inciyi bulmak için bir bir, herkesi aramaya başladılar.
  • آن نصوح از ترس شد در خلوتی  ** روی زرد و لب کبود از خشیتی 
  • Nasuh, korkusundan tenha bir yere çekildi. Yüzü, korkusundan sapsarı olmuştu, dudakları gövermişti.
  • پیش چشم خویش او می‌دید مرگ  ** رفت و می‌لرزید او مانند برگ  2255
  • Ölümünü gözünün önünde görüyor, gazel yaprağı gibi tirtir titriyordu.
  • گفت یارب بارها برگشته‌ام  ** توبه‌ها و عهدها بشکسته‌ام 
  • Dedi ki: Yarabbi, nice defalar tövbeler ettim; ahtlar ettim, sonra onları bozdum.
  • کرده‌ام آنها که از من می‌سزید  ** تا چنین سیل سیاهی در رسید 
  • Ben, bana lâyık olanları yaptım. Sonunda da işte bu kara sel, gelip çattı.
  • نوبت جستن اگر در من رسد  ** وه که جان من چه سختیها کشد 
  • Arama nöbeti bana gelirse eyvah bana! Kim bilir neler çekecek, ne güçlüklere düşeceğim?
  • در جگر افتاده‌استم صد شرر  ** در مناجاتم ببین بوی جگر 
  • Ciğerime yüzlerce kor düştü. Münacatımdaki ciğer kokusuna bak.
  • این چنین اندوه کافر را مباد  ** دامن رحمت گرفتم داد داد  2260
  • Böyle bir keder, böyle bir gam, kâfirde bile olmasın. Rahmet eteğine sarıldım, medet medet!
  • کاشکی مادر نزادی مر مرا  ** یا مرا شیری بخوردی در چرا 
  • Keşke anam, beni doğurmasaydı, yahut da beni bir aslan paralasaydı.
  • ای خدا آن کن که از تو می‌سزد  ** که ز هر سوراخ مارم می‌گزد 
  • Tanrım, sana düşeni yap. Beni, her delikten bir yılan sokmada.