English    Türkçe    فارسی   

5
2610-2619

  • آدمی را با همه وحی و نظر  ** اندر افکند آن لعین در شور و شر  2610
  • Vahye nail olan, gözü açık bulunan Âdem'i bile o melun, kötülüğe, şerre düşürdü.
  • بی‌گناهی بی‌گزند سابقی  ** که رسد او را ز آدم ناحقی 
  • Âdem'in geçmişte bir suçu yoktu, ona bir zarar vermemişti, bir haksızlıkta bulunmamıştı.
  • گفت روبه آن طلسم سحر بود  ** که ترا در چشم آن شیری نمود 
  • Tilki dedi ki: O bir büyü, bir tılsımdı, senin gözüne aslan göründü.
  • ورنه من از تو به تن مسکین‌ترم  ** که شب و روز اندر آنجا می‌چرم 
  • Yoksa ben, beden bakımından senden zayıfım, öyle olduğu halde gece gündüz orada otlamaktayım..
  • گرنه زان گونه طلسمی ساختی  ** هر شکم‌خواری بدانجا تاختی 
  • O çeşit bir tılsım yapmasalar da her obur, doğru oraya koşardı.
  • یک جهان بی‌نوا پر پیل و ارج  ** بی‌طلسمی کی بماندی سبز مرج  2615
  • Fillerle, ejderhalarla dolu aç bir dünya durup dururken hiç tılsım olmadıkça yazı, öyle yemyeşil durur mu?
  • من ترا خود خواستم گفتن به درس  ** که چنان هولی اگر بینی مترس 
  • Ben, öyle korkunç bir şey görürsen sakın korkma diyecektim ama,
  • لیک رفت از یاد علم آموزیت  ** که بدم مستغرق دلسوزیت 
  • Gönlüm, haline yandı, o derde daldım da aklımdan çıktı.
  • دیدمت در جوع کلب و بی‌نوا  ** می‌شتابیدم که آیی تا دوا 
  • Seni köpek gibi acıkmış, perişan bir hakle görünce koşa koşa gelsin diye seğirttim.
  • ورنه با تو گفتمی شرح طلسم  ** که آن خیالی می‌نماید نیست جسم 
  • Yoksa sana tılsımı anlatacak, sana bir hayal görünür ama aslı yoktur diyecektim.
  • جواب گفتن خر روباه را 
  • Eşeğin tilkiye cevabı