English    Türkçe    فارسی   

5
3552-3561

  • عفو کن تا عفو یابی در جزا  ** می‌شکافد مو قدر اندر سزا 
  • Affet de ahrette sen de af edilesin. Kader, ceza vermede kılı kırk yarar.
  • جواب گفتن امیر مر آن شفیعان را و همسایگان زاهد را کی گستاخی چرا کرد و سبوی ما را چرا شکست من درین باب شفاعت قبول نخواهم کرد کی سوگند خورده‌ام کی سزای او را بدهم 
  • Beyin, o şefaatçilere ve komşulara, neden küstahlık edip testiyi kırdı? Bu hususta şefaat kabul etmem. Onun cezasını vermeye yemin ettim diye cevap vermesi
  • میر گفت او کیست کو سنگی زند  ** بر سبوی ما سبو را بشکند 
  • Bey dedi ki: O kim oluyor ki bizim testimize taş atıp kırıyor?
  • چون گذر سازد ز کویم شیر نر  ** ترس ترسان بگذرد با صد حذر 
  • Benim civarımdan erkek aslan bile yüzlerce çekingenlikle, korka korka geçmede.
  • بنده‌ی ما را چرا آزرد دل  ** کرد ما را پیش مهمانان خجل  3555
  • Neden kulumuzun gönlünü incitti, bizi konuğumuzun yanında utandırdı?
  • شربتی که به ز خون اوست ریخت  ** این زمان هم‌چون زنان از ما گریخت 
  • Onun kanından daha değerli olan şarabı döktü de kadınlar gibi bizden kaçıp da gizlendi.
  • لیک جان از دست من او کی برد  ** گیر هم‌چون مرغ بالا بر پرد 
  • Fakat tut ki bir kuş gibi uçsun, benim elimden nerde canını kurtaracak?
  • تیر قهر خویش بر پرش زنم  ** پر و بال مردریگش بر کنم 
  • Kahır okumla kanadını kırar, onun arda kalası kanadını koparırım.
  • گر رود در سنگ سخت از کوششم  ** از دل سنگش کنون بیرون کشم 
  • Benden kaçıp da bir katı taşın içine girse, gizlense yine onu tutar, o taşın içinden çıkarırım.
  • من برانم بر تن او ضربتی  ** که بود قوادکان را عبرتی  3560
  • Ona bir kılıç çalayım da bütün kaltabanlara ibret olsun!
  • با همه سالوس با ما نیز هم  ** داد او و صد چو او این دم دهم 
  • Herkese yobazlık satsın, bu yetmiyormuş gibi bir de bize satmaya kalkışsın ha! Onun da cezasını şimdicik vereceğim, onun gibi yüz tanesinin de.