English    Türkçe    فارسی   

5
3873-3882

  • آتشی باید بشسته ز آب حق  ** هم‌چو یوسف معتصم اندر زهق 
  • Tanrı suyu ile yunmuş bir ateş gerek ki bulûğa erme sırasında bile Yusuf gibi kötülükten çekinsin.
  • کز زلیخای لطیف سروقد  ** هم‌چو شیران خویشتن را واکشد 
  • Selvi boylu lâtif Zeliha'dan aslanlar gibi kendisini çeksin.
  • بازگشت از موصل و می‌شد به راه  ** تا فرود آمد به بیشه و مرج‌گاه  3875
  • O yiğit er de Musul'dan döndü, yola düştü. Yolda bir ormana, bir yeşilliğe geldi.
  • آتش عشقش فروزان آن چنان  ** که نداند او زمین از آسمان 
  • Aşk ateşi, öyle bir parlamıştı ki yerle göğü fark etmiyordu.
  • قصد آن مه کرد اندر خیمه او  ** عقل کو و از خلیفه خوف کو 
  • Çadır içinde o ay parçasına kasdetti. Akıl nerde, Halifeden korkma nerde?
  • چون زند شهوت درین وادی دهل  ** چیست عقل تو فجل ابن الفجل 
  • Şehvet, bu ovada davul dövdü mü akıl dediğin ne oluyor ki a turpoğlu turp:
  • صد خلیفه گشته کمتر از مگس  ** پیش چشم آتشینش آن نفس 
  • Yüzlerce halife, o anda o erin ateşli gözüne bir sinekten aşağı görünür.
  • چون برون انداخت شلوار و نشست  ** در میان پای زن آن زن‌پرست  3880
  • O kadına tapan er şalvarını çıkarıp cariyenin ayak ucuna oturdu.
  • چون ذکر سوی مقر می‌رفت راست  ** رستخیز و غلغل از لشکر بخاست 
  • Aleti, dosdoğru gideceği yere giderken orduda bir gürültü, bir kızılca kıyamettir koptu.
  • برجهید و کون‌برهنه سوی صف  ** ذوالفقاری هم‌چو آتش او به کف 
  • Er sıçradı, götü başı açık bir halde ateş gibi Zülfikar elinde dışarı çıktı.