English    Türkçe    فارسی   

5
3905-3914

  • دید صد چندان که وصفش کرده بود  ** کی بود خود دیده مانند شنود  3905
  • Onu, övdüklerinin yüz misli güzel buldu. Hiç görme, işitmeye benzer mi?
  • وصف تصویرست بهر چشم هوش  ** صورت آن چشم دان نه زان گوش 
  • Övme, akıl kulağı için bir tasvirdir. Fakat suret, bil ki gözün harcıdır, kulağın değil.
  • کرد مردی از سخن‌دانی سال  ** حق و باطل چیست ای نیکو مقال 
  • Birisi, bilir bir adama sordu: A sözü güzel er, hak nedir, bâtıl ne?
  • گوش را بگرفت و گفت این باطلست  ** چشم حقست و یقینش حاصلست 
  • O er, adamın kulağını tutup bu bâtıldır dedi, gözse haktır onun her şeye yakîni vardır.
  • آن به نسبت باطل آمد پیش این  ** نسبتست اغلب سخنها ای امین 
  • O, yani duymak, buna nispetle bâtıldır. emin kişi, sözlerin çoğu da nispetten ibarettir.
  • ز آفتاب ار کرد خفاش احتجاب  ** نیست محجوب از خیال آفتاب  3910
  • Yarasa güneşten gizlenir, perde ardına girerse güneşin hayalinden gizlenmiş değildir.
  • خوف او را خود خیالش می‌دهد  ** آن خیالش سوی ظلمت می‌کشد 
  • Korku, ona bir hayal verir. İşte o hayal, onu karanlığa çeker.
  • آن خیال نور می‌ترساندش  ** بر شب ظلمات می‌چفساندش 
  • Nur hayali, onu korkutur da karanlık gecelere sarılmasına sebep olur.
  • از خیال دشمن و تصویر اوست  ** که تو بر چفسیده‌ای بر یار و دوست 
  • Sen, düşmanın hayali ve tasavvuru yüzünden sevgiliye ve dosta sarılmışsındır.
  • موسیا کشفت لمع بر که فراشت  ** آن مخیل تاب تحقیقت نداشت 
  • Ey Musa sana keşfedilen tecelli nurları, dağa vurdu. Fakat o hayaller kuran dağ, senin hakikatinin ziyasına tahammül edemedi.