English    Türkçe    فارسی   

6
1658-1667

  • نه حراره یادش آید نه غزل  ** نه ده انگشتش بجنبد در عمل 
  • Aklına ne bir yanık nağme gelir, ne bir güzel, ne de on parmağı, çalgının perdelerinde ve tellerde oynar!
  • گر نبودی گوشهای غیب‌گیر  ** وحی ناوردی ز گردون یک بشیر 
  • Gayb haberlerini dinleyen bir kulak olmasaydı hiçbir muştucu gökten vahiy getirmezdi.
  • ور نبودی دیده‌های صنع‌بین  ** نه فلک گشتی نه خندیدی زمین  1660
  • Allah sanatlarını gören gözler olmasaydı ne gökyüzü dönerdi, ne yeryüzü gülerdi.
  • آن دم لولاک این باشد که کار  ** از برای چشم تیزست و نظار 
  • “Sen olmasaydın” sözü, keskin ve görür gözler içindir.
  • عامه را از عشق هم‌خوابه و طبق  ** کی بود پروای عشق صنع حق 
  • Fakat halk, kadın ve yemek aşkından nereden Allah sanatına bakacak, nereden Allah aşkına düşecek?
  • آب تتماجی نریزی در تغار  ** تا سگی چندی نباشد طعمه‌خوار 
  • Yiyecek birkaç köpek olmadıktan sonra tutmaç suyunu köpeklerin yiyecekleri yere dökmezsin ki.
  • رو سگ کهف خداوندیش باش  ** تا رهاند زین تغارت اصطفاش 
  • Yürü, Allah mağarasının köpeği ol da o, seni seçsin, bu yal yerinden kurtarsın.
  • چونک دزدیهای بی‌رحمانه گفت  ** کی کنند آن درزیان اندر نهفت  1665
  • Hikâyeci, terzilerin insafsızca hırsızlılarını anlattı, çaldıkları kumaşları nasıl sakladıklarını söyledi.
  • اندر آن هنگامه ترکی از خطا  ** سخت طیره شد ز کشف آن غطا 
  • Halk arasında Hıta’lı bir Türk vardı. Bu sırrın açılmasına pek kızdı öfkelendi.
  • شب چو روز رستخیز آن رازها  ** کشف می‌کرد از پی اهل نهی 
  • Gece, kıyamet günü gibi o sırları, hakikat ehline açıp durmaktaydı.