English    Türkçe    فارسی   

6
2089-2098

  • جزو سوی کل دوان مانند تیر  ** کی کند وقف از پی هر گنده‌پیر 
  • Cüzü, külle doğru ok gibi gider. Kokuşuk kocakarının ardına düşer mi hiç?
  • جان شرع و جان تقوی عارفست  ** معرفت محصول زهد سالفست  2090
  • Şeriatın canı da âriftir, takvanın canı da. Marifet, geçmiş zamanlardaki zâhitliğin mahsulüdür.
  • زهد اندر کاشتن کوشیدنست  ** معرفت آن کشت را روییدنست 
  • Zâhitlik, ekmeye çalışmaktır. Marifet de o ekilenin bitmesidir.
  • پس چو تن باشد جهاد و اعتقاد  ** جان این کشتن نباتست و حصاد 
  • Şu halde çalışmak ve inanmak, bedene benzer. Bu ekmenin canı da biten mahsuldür ve onu devşirmektir.
  • امر معروف او و هم معروف اوست  ** کاشف اسرار و هم مکشوف اوست 
  • Doğruluğu emretmek de odur, doğruluk da o.
  • شاه امروزینه و فردای ماست  ** پوست بنده‌ی مغز نغزش دایماست 
  • Bu günümüzün de padişahıdır, yarınımızın da. Deri, daima lâtif içe kuldur.
  • چون انا الحق گفت شیخ و پیش برد  ** پس گلوی جمله کوران را فشرد  2095
  • Şeyh “Ben Allahyım” dedi ama ileri gitti, bütün körlerin boğazını sıktı.
  • چون انای بنده لا شد از وجود  ** پس چه ماند تو بیندیش ای جحود 
  • Kulun varlığı, Allah varlığında yok olunca ne kalır? Bir düşün a çıfıt!
  • گر ترا چشمیست بگشا در نگر  ** بعد لا آخر چه می‌ماند دگر 
  • Gözün varsa aç da bak. Lâ dedikten sonra artık ne kalır?
  • ای بریده آن لب و حلق و دهان  ** که کند تف سوی مه یا آسمان 
  • O göğe, aya tüküren dudağın, boğazın, ağzın kesilseydi keşke!