English    Türkçe    فارسی   

6
3143-3152

  • انبیا را داد حق تنجیم این  ** غیب را چشمی بباید غیب‌بین 
  • Tanrı bu yıldız bilgisini peygamberlere vermiştir. Gaybı görmek için o âlemi görebilen bir göz gerek.
  • در چه دنیا فتادند این قرون  ** عکس خود را دید هر یک چه درون 
  • Zamanlarca gelip geçen şu insanlar, dünya kuyusuna düşmüşlerdir. Her biri, kuyunun içinde kendi aksini görmüştür.
  • از برون دان آنچ در چاهت نمود  ** ورنه آن شیری که در چه شد فرود  3145
  • Kuyuda sana görünen, bil ki dışarıdadır. Yoksa o aslan gibi sen de kuyuya düştün gitti.
  • برد خرگوشیش از ره کای فلان  ** در تگ چاهست آن شیر ژیان 
  • Tavşan, onu “kuyuda kükremiş bir aslan var.
  • در رو اندر چاه کین از وی بکش  ** چون ازو غالب‌تری سر بر کنش 
  • Kuyuya gir de ondan öç al. Sen ondan üstünsün kopar kafasını” diye yoldan çevirdi.
  • آن مقلد سخره‌ی خرگوش شد  ** از خیال خویشتن پر جوش شد 
  • O mukallit de tavşana kandı, onun maskarası oldu. Kendi hayalleriyle köpürdü, coştu.
  • او نگفت این نقش داد آب نیست  ** این به جز تقلیب آن قلاب نیست 
  • “Bu görünen şey, suyun aksettirmesinden ibaret değil mi? O her şeyi döndüren, çeviren Tanrı’nın bir hayal göstermesinden başka bir şey mi? Diyemedi.
  • تو هم از دشمن چو کینی می‌کشی  ** ای زبون شش غلط در هر ششی  3150
  • Sen de bir düşmana kinlendin mi, ey altı duyguya zebun olan, altı duygun da yanılır, yanlışlar içerisinde kalırsın.
  • آن عداوت اندرو عکس حقست  ** کز صفات قهر آنجا مشتقست 
  • Halbuki ondaki o düşmanlık, Tanrı’nın aksidir. Oradaki kahır, Tanrı’nın kahır sıfatlarından üremiştir.
  • وآن گنه در وی ز جنس جرم تست  ** باید آن خو را ز طبع خویش شست 
  • Ondaki suç, sendeki suçun cinsindendir. Önce o huyu, kendi tabiatından yıkayıp arıtmak gerek.