English    Türkçe    فارسی   

6
3292-3301

  • هر امیری کو شبانی بشر  ** آن‌چنان آرد که باشد متمر 
  • Her buyruk sahibinin de insanlara çobanlık ederken Tanrı buyruğunu gözetmesi gerektir.
  • حلم موسی‌وار اندر رعی خود  ** او به جا آرد به تدبیر و خرد 
  • Kendisi sürüsünü güderken Musa gibi halîm olması, akıl ve tedbirle bu işi görmesi lâzımdır.
  • لاجرم حقش دهد چوپانیی  ** بر فراز چرخ مه روحانیی 
  • Böyle, harekette bulunursa Tanrı ona ayın üstünde, yücelikler âleminde bir ruhani çobanlık verir.
  • آنچنان که انبیا را زین رعا  ** بر کشید و داد رعی اصفیا  3295
  • Nitekim peygamberleri de bu çobanlıktan kurtarmış, onlara temiz kulların çobanlığını vermiştir.
  • خواجه باری تو درین چوپانیت  ** کردی آنچ کور گردد شانیت 
  • Sen, bu çobanlıkta öyle doğru hareket ettin ki sana bir ayıp bulan kör olur.
  • دانم آنجا در مکافات ایزدت  ** سروری جاودانه بخشدت 
  • Biliyorum Tanrı mükâfat olarak sana o âlemde de ebedî bir başbuğluk verir.
  • بر امید کف چون دریای تو  ** بر وظیفه دادن و ایفای تو 
  • Ben de deniz gibi cömert eline senin lûtfuna ihsanına güvenerek
  • وام کردم نه هزار از زر گزاف  ** تو کجایی تا شود این درد صاف 
  • Hiç yoktan tam dokuz bin altın borç ettim. Neredesin sen ki lûtfunla bu tortu saf bir hale gelsin.
  • تو کجایی تا که خندان چون چمن  ** گویی بستان آن و ده چندان ز من  3300
  • Neredesin ki yeşillik gibi gülesin de onu da al. Onun on mislini de al diyesin.
  • تو کجایی تا مرا خندان کنی  ** لطف و احسان چون خداوندان کنی 
  • Neredesin ki beni güldüresin, efendiler gibi lütufta bulunasın, ihsan edesin.