English    Türkçe    فارسی   

6
4222-4231

  • حق بفرماید که نه از خواری اوست  ** عین تاخیر عطا یاری اوست 
  • Tanrı buyurur ki: bu onu horlamak için değil. Ona geç ihsan etmem, onun faydasınadır.
  • حاجت آوردش ز غفلت سوی من  ** آن کشیدش مو کشان در کوی من 
  • İhtiyacı onu gafletten ayılttı, bana çevirdi; saçından tuttu, çeke, çeke benim tarafıma getirdi.
  • گر بر آرم حاجتش او وا رود  ** هم در آن بازیچه مستغرق شود 
  • Dileğini verirsem yine döner, o oyuncağa kapılır gaflete gark olur gider.
  • گرچه می‌نالد به جان یا مستجار  ** دل شکسته سینه‌خسته گو بزار  4225
  • Gerçi ey sığınılan en düşkünlere yardım eden Tanrı diye gönlü kırık, perişan bir halde ağlayıp sızlanmada ama ko ağlasın, sızlasın.
  • خوش همی‌آید مرا آواز او  ** وآن خدایا گفتن و آن راز او 
  • Bana onun sesi hoş gelmede. O yarabbi demesi, sırlarını söylemesi hoşuma gidiyor.
  • وانک اندر لابه و در ماجرا  ** می‌فریباند بهر نوعی مرا 
  • Yalvararak başından geçenleri anlatarak beni her çeşit aldatmada.
  • طوطیان و بلبلان را از پسند  ** از خوش آوازی قفس در می‌کنند 
  • Dudu kuşlarıyla bülbülleri, seslerinin güzelliği yüzünden kafese koyarlar.
  • زاغ را و چغد را اندر قفس  ** کی کنند این خود نیامد در قصص 
  • Fakat kuzgunla baykuşu hiç kafese korlar mı? Böyle bir şey hiç işitilmemiştir.
  • پیش شاهد باز چون آید دو تن  ** آن یکی کمپیر و دیگر خوش‌ذقن  4230
  • Güzel seven bir ekmekçinin yanına iki kişi gelse, bir tanesi ihtiyar, bir tanesi de güzel bir delikanlı olsa.
  • هر دو نان خواهند او زوتر فطیر  ** آرد و کمپیر را گوید که گیر 
  • İkisi de ekmek isteseler ekmekçi hemen bir somun kapıp al der, ihtiyara verir.