English    Türkçe    فارسی   

1
1784-1793

  • آستان و صدر در معنی کجاست ** ما و من کو آن طرف کان یار ماست‌‌
  • Mana âleminde başköşe nerede, eşik nerede? Sevgilimizin bulunduğu yerde biz ve ben nerede?
  • ای رهیده جان تو از ما و من ** ای لطیفه‌‌ی روح اندر مرد و زن‌‌ 1785
  • Ey canı biz ve ben kaydından kurtulan! Ey erkekte kadında söze ve vasfa sığmaz ruh!
  • مرد و زن چون یک شود آن یک تویی ** چون که یک جا محو شد آنک تویی‌‌
  • Erkek, kadın kaydı kalkıp bir olunca o bir, sensin. Birler de aradan kalkınca kalan yalnız sensin.
  • این من و ما بهر آن بر ساختی ** تا تو با خود نرد خدمت باختی‌‌
  • Kendi kendinle huzur tavlasını oynamak için bu “ben” ve “biz”i vücuda getirdin.
  • تا من و توها همه یک جان شوند ** عاقبت مستغرق جانان شوند
  • Bu suretle “ben” ve “sen” ler, umumiyetle bir can haline gelirler, sonunda da sevgiliye mustağrak olurlar.
  • این همه هست و بیا ای امر کن ** ای منزه از بیان و از سخن‌‌
  • (Ben, biz, ben ve bizim, varlıkların varlığı ve yokluğu, hulâsa) söylediklerimin hepsi vardır, vakidir. Ey kün emri, ey gel denmekten ve söz söylemekten münezzeh Tanrı, sen gel!
  • جسم جسمانه تواند دیدنت ** در خیال آرد غم و خندیدنت‌‌ 1790
  • Ten gözü, seni görebilir mi; senin gamlanman, neşelenip gülmen hayale gelir mi?
  • دل که او بسته‌‌ی غم و خندیدن است ** تو مگو کاو لایق آن دیدن است‌‌
  • Gama, neşeye merbut olan gönle, onu görmeye lâyıktır, deme!
  • آن که او بسته‌‌ی غم و خنده بود ** او بدین دو عاریت زنده بود
  • Keder ve neşeye bağlanmış olan; bu iki ariyet vasıfla yaşar.
  • باغ سبز عشق کاو بی‌‌منتهاست ** جز غم و شادی در او بس میوه‌‌هاست‌‌
  • Hâlbuki yemyeşil aşk bağının sonu, ucu, bucağı yoktur. Orada gamdan ve neşeden başka ne meyveler var!