English    Türkçe    فارسی   

1
2998-3007

  • گفت تا اشکم نباشد شیر را ** چه شکم باید نگار سیر را
  • Kazvinli “Fena acıyor, iğneyi bu kadar çok batırma, bırak, karınsız olsun” deyince
  • خیره شد دلاک و بس حیران بماند ** تا به دیر انگشت در دندان بماند
  • Tellâk şaşırdı, hayli müddet parmağı ağzında kaldı.
  • بر زمین زد سوزن از خشم اوستاد ** گفت در عالم کسی را این فتاد 3000
  • İğneyi yere atıp “ Âlemde kimse böyle bir hale düştüm mü ki?
  • شیر بی‌‌دم و سر و اشکم که دید ** این چنین شیری خدا خود نافرید
  • Kuyruksuz, başsız, karınsız aslanı kim gördü? Tanrı bile böyle bir aslan yaratmamıştır” dedi.
  • ای برادر صبر کن بر درد نیش ** تا رهی از نیش نفس گبر خویش‌‌
  • Kardeş, iğne yarasına sabret ki gâvur nefsin iğnesinden kurtulasın.
  • کان گروهی که رهیدند از وجود ** چرخ و مهر و ماهشان آرد سجود
  • Varlıkların kurtulmuş olanlara felek de secde eder, güneş de, ay da.
  • هر که مرد اندر تن او نفس گبر ** مر و را فرمان برد خورشید و ابر
  • Vücudunda nefsi ölen kişinin fermanına güneş de tâbidir, bulut da.
  • چون دلش آموخت شمع افروختن ** آفتاب او را نیارد سوختن‌‌ 3005
  • Gönlü ışık yakmayı, şûlelenmeyi öğrenmiş olan kişiyi güneş bile yakamaz.
  • گفت حق در آفتاب منتجم ** ذکر تزاور کذا عن کهفهم‌‌
  • Tanrı; doğması, batması muayyen olan güneş hakkında “Doğduğu ve battığı zaman onların mağaralarına vurmaz; o mağara hiç güneş yüzü görmezdi”demiştir.
  • خار جمله لطف چون گل می‌‌شود ** پیش جزوی کاو سوی کل می‌‌رود
  • Bir cüzü, külle ulaşırsa o cüz’ün yanında diken bile, gül gibi baştanbaşa letafet kesilir.