English    Türkçe    فارسی   

1
3272-3281

  • پرتو روح است نطق و چشم و گوش ** پرتو آتش بود در آب جوش‌‌
  • Söz, göz, kulak... Hep ruhun ışığıdır. Suda coşan pırıldayan, ateşin parıltısıdır.
  • آن چنان که پرتو جان بر تن است ** پرتو ابدال بر جان من است‌‌
  • Canın ışığı nasıl tene vuruyorsa Abdâl’ın ışığı da benim canıma vurmakta.
  • جان جان چون واکشد پا را ز جان ** جان چنان گردد که بی‌‌جان تن بدان‌‌
  • Canın canı olan o Abdâl’ın ışığı candan ayak çekti mi...Ten, cansız ne hale gelirse o hale gelir. Şunu bil ki,
  • سر از آن رو می‌‌نهم من بر زمین ** تا گواه من بود در روز دین‌‌ 3275
  • Ben kıyamet günü bu sözüme şahit olsun diye yere baş koyuyorum.
  • یوم دین که زلزلت زلزالها ** این زمین باشد گواه حالها
  • Yerlerin şiddetle sarsıldığı kıyamet gününde bu yeryüzü, insanların hallerine şahit olur.
  • کاو تحدث جهرة أخبارها ** در سخن آید زمین و خاره‌‌ها
  • Gizlediği haberleri apaşikâr söyler. Yeryüzü ve dikenler söze gelir.
  • فلسفی منکر شود در فکر و ظن ** گو برو سر را بر آن دیوار زن‌‌
  • Filozof; kendi fikrince, kendi zannınca bunu inkâr eder. Ona de: Sen var, başını o duvara vura gör!
  • نطق آب و نطق خاک و نطق گل ** هست محسوس حواس اهل دل‌‌
  • Gönül ehlinin duyguları; suyun, toprağın, çamurun sözünü duyar durur.
  • فلسفی کاو منکر حنانه است ** از حواس اولیا بیگانه است‌‌ 3280
  • Filozof, Hannâne direğinin inlemesini inkâr eder. Çünkü velîlerin duygularından haberi yok, onlara yabancı.
  • گوید او که پرتو سودای خلق ** بس خیالات آورد در رای خلق‌‌
  • Der ki: “ Halkta sevdanın aksi, birçok hayaller yaratır, onlara gösterir”