English    Türkçe    فارسی   

1
3542-3551

  • این اشارتهاست گویم از نغول ** لیک می‌‌ترسم ز آزار رسول‌‌
  • Bu söylediklerim ancak işaretlerden ibarettir. Daha derin söylerim ama Peygamberi incitmekten korkuyorum.”
  • همچنین می‌‌گفت سر مست و خراب ** داد پیغمبر گریبانش به تاب‌‌
  • Zeyd, böylece sarhoş, harap bir surette söyleyip duruyordu. Peygamber, yakasını büktü.
  • گفت هین در کش که اسبت گرم شد ** عکس حق لا يستحيی زد شرم شد
  • Dedi ki: “ Kendine gel, atın pek hızlı gidiyor, yuları çek. “Tanrı haya etmez” hükmünün aksi vurdu, utanma ortadan kalktı.
  • آینه‌‌ی تو جست بیرون از غلاف ** آینه و میزان کجا گوید خلاف‌‌ 3545
  • Aynan, kılıftan çıktı. Ayna ve terazi yalan söyler mi?
  • آینه و میزان کجا بندد نفس ** بهر آزار و حیای هیچ کس‌‌
  • Ayna ile terazi, kimse incinmesin, utanmasın diye sözünü saklar mı?
  • آینه و میزان محکهای سنی ** گر دو صد سالش تو خدمتها کنی‌‌
  • Ayna ile teraziye yüzlerce yıl hizmet etsen onlar yine doğrucu ve kadri yüce mihenklerdir.
  • کز برای من بپوشان راستی ** بر فزون بنما و منما کاستی‌‌
  • Sen benim sırrımı sakla, doğruyu gizle; sen de eksik gösterme, fazla göster, ( diye yalvarsan bile)
  • اوت گوید ریش و سبلت بر مخند ** آینه و میزان و آن گه ریو و پند
  • Onlar sana “ Kendini maskara etme ayna, terazi nerede; hile düzen nerede?
  • چون خدا ما را برای آن فراخت ** که به ما بتوان حقیقت را شناخت‌‌ 3550
  • Tanrı, hakikatlerin bizim vasıtamızla anlaşılması için kadrimizi yüceltti.
  • این نباشد ما چه ارزیم ای جوان ** کی شویم آیین روی نیکوان‌‌
  • Eğer bu doğruluğumuz olmasaydı ne değerimiz olurdu; iyilerin yüzünü nasıl ağartırdık?” derler.