English    Türkçe    فارسی   

1
3602-3611

  • آن دل چون سنگ را ما چند چند ** نرم گفتیم و نمی‌‌پذرفت پند
  • O taş gibi gönle biz kaç kereler yumuşak sözler söyledik, fakat öğüt almadı.
  • ریش بد را داروی بد یافت رگ ** مر سر خر را سزد دندان سگ‌‌
  • Damarda da kötü yara olursa oraya kötü ilâç konur, eşeğin başına köpeğin dişi lâyıktır.
  • الخبیثات الخبیثین حکمت است ** زشت را هم زشت جفت و بابت است‌‌
  • “Habîs olan şeyler habîsler içindir” hükmü bir hikmettir. Çirkine münasip olan çirkin eştir.
  • پس تو هر جفتی که می‌‌خواهی برو ** محو و هم شکل و صفات او بشو 3605
  • Şu halde sen de hangi eşi dilersen yürü, onu al. Tanrı’da mahvol, onun sıfatlarını kazan!
  • نور خواهی مستعد نور شو ** دور خواهی خویش بین و دور شو
  • Nur istersen nura istidat kazan; Tanrı’dan uzaklık istersen kendini gör, uzaklaş!
  • ور رهی خواهی ازین سجن خرب ** سر مکش از دوست و اسجد و اقترب‌‌
  • Yok, eğer bu harap zindandan kurtulmaya bir yol istersen sevgiliden baş çekme, secde et de yaklaş!
  • بقیه‌‌ی قصه‌‌ی زید در جواب رسول علیه السلام‌‌
  • Zeyd’in, Peygamber Sallâllahu Aleyhi Vesellem’e cevabı, bu hikâyenin sonu
  • این سخن پایان ندارد خیز زید ** بر براق ناطقه بر بند قید
  • Bu sözün sonu yoktur. Zeyd; kalk, natıka Burak’ını bağla!
  • ناطقه چون فاضح آمد عیب را ** می‌‌دراند پرده‌‌های غیب را
  • Söz söylemek kabiliyeti ayıbı açar; gayb perdelerini yırtar.
  • غیب مطلوب حق آمد چند گاه ** این دهل‌‌زن را بران بر بند راه‌‌ 3610
  • Tanrı, nice yerlerde gaybı ister. Şu davulcuyu sür, yolu kapa.
  • تک مران در کش عنان مستور به ** هر کس از پندار خود مسرور به‌‌
  • Atını hızlı sürme, yuları çek. Sırların gizli kalması, herkesin gizli zannından mesrur olması daha iyi.