English    Türkçe    فارسی   

1
3609-3618

  • ناطقه چون فاضح آمد عیب را ** می‌‌دراند پرده‌‌های غیب را
  • Söz söylemek kabiliyeti ayıbı açar; gayb perdelerini yırtar.
  • غیب مطلوب حق آمد چند گاه ** این دهل‌‌زن را بران بر بند راه‌‌ 3610
  • Tanrı, nice yerlerde gaybı ister. Şu davulcuyu sür, yolu kapa.
  • تک مران در کش عنان مستور به ** هر کس از پندار خود مسرور به‌‌
  • Atını hızlı sürme, yuları çek. Sırların gizli kalması, herkesin gizli zannından mesrur olması daha iyi.
  • حق همی‌‌خواهد که نومیدان او ** زین عبادت هم نگردانند رو
  • Hak kendisinden ümit kesenlerin de bu ibadetten yüz çevirmemelerini istemektedir;
  • هم به اومیدی مشرف می‌‌شوند ** چند روزی در رکابش می‌‌دوند
  • Onlar da bir ümide kapılsınlar, birkaç gün o ümidin maiyetinde koşup dursunlar;
  • خواهد آن رحمت بتابد بر همه ** بر بد و نیک از عموم مرحمه‌‌
  • Tanrı’nın merhameti herkese şâmil olduğundan diler ki o rahmet, herkesi aydınlatsın.
  • حق همی‌‌خواهد که هر میر و اسیر ** با رجا و خوف باشند و حذیر 3615
  • Her bey, her esir, ümit ve korkuyla Tanrı’dan çekinsin.
  • این رجا و خوف در پرده بود ** تا پس این پرده پرورده شود
  • Bu ümit ve korku: herkes bu perdenin ardında beslenip yetişsin diye perde ardına girmiştir.
  • چون دریدی پرده کو خوف و رجا ** غیب را شد کر و فری بر ملا
  • Ümit ve korku perdesini yırttın mı... Gayb, bütün şâşâasıyla ortaya çıkar.
  • بر لب جو برد ظنی یک فتا ** که سلیمان است ماهی‌‌گیر ما
  • Bir genç dere kıyısında balık tutan birisini görüp, “Bu balıkçı Süleyman olmalı” diye zanna düştü.