English    Türkçe    فارسی   

1
3627-3636

  • گر سمای نور بی‌‌باریده نیست ** هم زمین تار بی‌‌بالیده نیست‌‌
  • Nurlu gökyüzü yağışsız olmaz ama kara yeryüzü de nebatatı yetiştirmeden vazgeçmez.
  • يؤمنون بالغيب می‌‌باید مرا ** ز آن ببستم روزن فانی سرا
  • Bana gayba iman edenler gerek... Onun için bu fâni konağın penceresini örttüm.
  • چون شکافم آسمان را در ظهور ** چون بگویم هل تری فیها فطور
  • Nasıl izhar eder de gökleri yarar, açarım; eğer hakikatleri meydana korsam, nasıl “ Bunda bir ayıp, bir noksan gördün mü?” diyebilirim?
  • تا در این ظلمت تحری گسترند ** هر کسی رو جانبی می‌‌آورند 3630
  • Bu karanlıkta arayıp taradıkça herkes, yüzünü bir tarafa çevirir;
  • مدتی معکوس باشد کارها ** شحنه را دزد آورد بر دارها
  • İşler bir zaman aksine gider; hırsız, polisi dar ağacına sürükler...
  • تا که بس سلطان و عالی همتی ** بنده‌‌ی بنده‌‌ی خود آید مدتی‌‌
  • Böylece bir nice sultan, bir nice yüce himmetli, bir müddet kendi kuluna kul olur.
  • بندگی در غیب آید خوب و گش ** حفظ غیب آید در استعباد خوش‌‌
  • Kul, efendisinin huzurunda değilken de kulluğunu korur, itaatten çıkmazsa bu kulluk iyi ve hoş bir kulluktur.
  • کو که مدح شاه گوید پیش او ** تا که در غیبت بود او شرم رو
  • Bu padişahın önünde onu öğen kişi nerede, padişah yokken bile ondan utanıp çekinen nerede.
  • قلعه داری کز کنار مملکت ** دور از سلطان و سایه‌‌ی سلطنت‌‌ 3635
  • Memleket ucunda, padişahtan saltanat sayesinden uzak bir kale dizdarı;
  • پاس دارد قلعه را از دشمنان ** قلعه نفروشد به مال بی‌‌کران‌‌
  • Kaleyi düşmanlardan korur, orasını sayısız mal ve para verse bile satmaz,