English    Türkçe    فارسی   

1
392-401

  • حال عارف این بود بی‌‌خواب هم ** گفت ایزد هم رقود زین مرم‌‌
  • Arifin hali, uyanıkken de budur, Tanrı ”onlar uykudadırlar” dedi, bunu inkâr etme.
  • خفته از احوال دنیا روز و شب ** چون قلم در پنجه‌‌ی تقلیب رب‌‌
  • Onlar, gece gündüz dünya ahvalinden uykudadırlar; Rabb’in elinde evirip çevirdiği kalem gibidirler.
  • آن که او پنجه نبیند در رقم ** فعل پندارد به جنبش از قلم‌‌
  • Yazı esnasında eli görmeyen kimse, kalemin hareketini, kalemden sanır.
  • شمه‌‌ای زین حال عارف وانمود ** خلق را هم خواب حسی در ربود 395
  • Tanrı, arifin bu halinden halka pek az bir miktarını gösterdi; halkı ise hisse mensup uyku kapladı (gaflete dalıp arifi anlamadılar).
  • رفته در صحرای بی‌‌چون جانشان ** روحشان آسوده و ابدانشان‌‌
  • Onların canı: sırrına akıl almaz sahraya gitti. Ruhları da istirahatte, bedenleri de.
  • وز صفیری باز دام اندر کشی ** جمله را در داد و در داور کشی‌‌
  • Sonra tekrar bir ıslıkla onları tuzağa çeker, hepsini teklif kaydine düşürürsün.
  • فالق الإصباح اسرافیل‌‌وار ** جمله را در صورت آرد ز ان دیار
  • Sabahı zuhura getiren, İsrafil gibi, herkesi o diyardan suret âlemine getirir;
  • روحهای منبسط را تن کند ** هر تنی را باز آبستن کند
  • Yayılmış ruhları cisim yapar, her cismi de tekrar gebe bırakır.
  • اسب جانها را کند عاری ز زین ** سر النوم اخ الموت است این‌‌ 400
  • Can atlarını eğersiz kor; bu, “uyku ölümün kardeşidir” sırrıdır.
  • لیک بهر آن که روز آیند باز ** بر نهد بر پایشان بند دراز
  • Fakat gündüzün geri gelmeleri için ayaklarını uzun bir bağla bağlar.