English    Türkçe    فارسی   

2
2289-2298

  • دوزخی افروخت در وی دم فسون ** ای دم تو از دم دریا فزون‏
  • Bir cehennem yandı, alevlendi. Ona üfür ey nefesi, denizin nefesinden üstün ve artık olan!
  • بحر مکار است بنموده کفی ** دوزخ است از مکر بنموده تفی‏ 2290
  • Deniz, hilebazdır, sana bir köpük gösterir; cehennemdir, sana bir hararet izhar eder.
  • ز آن نماید مختصر در چشم تو ** تا زبون بینیش جنبد خشم تو
  • Onun için de gözüne ehemmiyetsiz görünür, bu suretle onu zebun görürsün, hışmın tepreşir.
  • همچنان که لشکر انبوه بود ** مر پیمبر را به چشم اندک نمود
  • Nitekim kalabalık askerde Peygamberin gözüne pek az göründü.
  • تا بر ایشان زد پیمبر بی‏خطر ** ور فزون دیدی از آن کردی حذر
  • De Peygamber, tehlike görmeksizin onlara hücum etti. Eğer fazla görseydi çekinirdi.
  • آن عنایت بود و اهل آن بدی ** احمدا ور نه تو بد دل می‏شدی‏
  • Ey Ahmet o bir inayetti ve sen onun ehliydin. Yoksa gönlün kötüleşir bozulurdu.
  • کم نمود او را و اصحاب و را ** آن جهاد ظاهر وباطن خدا 2295
  • Tanrı, o zâhiri ve bâtınî savaşı ona da ehemmiyetsiz gösterdi, eshabına da.
  • تا میسر کرد یسری را بر او ** تا ز عسری او بگردانید رو
  • Bu suretle de kolay şeyi ona kolaylaştırdı, güçten de artık yüz çevirmez oldu.
  • کم نمودن مر و را پیروز بود ** که حقش یار و طریق آموز بود
  • Düşmanı ona ehemmiyetsiz göstermek kutlu bir şeydi. Çünkü ona dost olan, yol yordamı öğreten Tanrı’ydı.
  • آن که حق پشتش نباشد از ظفر ** وای اگر گربش نماید شیر نر
  • Fakat zafer için yardımcısı Tanrı olmayan kişiye gelince: Ona tavşan bile erkek aslan görünür!