English    Türkçe    فارسی   

2
2514-2523

  • تا نداند که هر آن که کرد بد ** عاقبت باز آید و بر وی زند
  • Nihayet kötülüğün, sonunda dönüp kötülükte bulunana geleceğini, ona ziyan vereceğini anlamaz.
  • جمله فرزین بندها بیند بعکس ** مات بر وی گردد و نقصان و وکس‏ 2515
  • Kendisini mat edecek şeylerin hepsini aksine görür. Hâlbuki mat olan kendisidir, kendisi ziyan eder!
  • ز انکه گر او هیچ بیند خویش را ** مهلک و ناسور بیند ریش را
  • Çünkü kendisi bir hiçten ibaret olduğunu görse, yarasının öldürücü ve şiddetli olduğunu bilse,
  • درد خیزد زین چنین دیدن درون ** درد او را از حجاب آرد برون‏
  • Böyle görüş, böyle biliş, adamın gönlünü dertlendirir. Dert de onu hicaptan çıkarırdı.
  • تا نگیرد مادران را درد زه ** طفل در زادن نیابد هیچ ره‏
  • Anaları doğum ağrısı tutmasa çocuk doğmaya hiçbir yol bulamaz.
  • این امانت در دل و دل حامله ست ** این نصیحتها مثال قابله ست‏
  • Bu emanet gönüldedir, gönülde gebe. Bu nasihatlerse ebeye benzer.
  • قابله گوید که زن را درد نیست ** درد باید درد کودک را رهی است‏ 2520
  • Ebe “Kadının ağrısı yok, ağrı lâzım, ağrı çocuğa yoldur” der.
  • آن که او بی‏درد باشد ره زن است ** ز انکه بی‏دردی انا الحق گفتن است‏
  • Dertsiz kişi yol vurucudur, dertsizlik “Enel Hak- ben Hakk’ım” demektir.
  • آن انا بی‏وقت گفتن لعنت است ** آن انا در وقت گفتن رحمت است‏
  • Bu “Ene” sözünü vakitsiz söylemek; lânete düşmektir, “Ene” yi vaktinde söylemek rahmettir.
  • آن انا منصور رحمت شد یقین ** آن انا فرعون لعنت شد ببین‏
  • Mansur’un “Ene” deyişi, şüphe yok ki rahmetten ibarettir; fakat Firavunun “ Ene” deyişine bir bak, lânetin ta kendisi!