English    Türkçe    فارسی   

2
2965-2974

  • این وعید و وعده‏ها انگیخته ست ** بهر این نیک و بدی کامیخته ست‏ 2965
  • Vaatlerle tehditler, bu birbirine karışmış olan iyi ve kötüyü ayırt etmek içindir.
  • چون که حق و باطلی آمیختند ** نقد و قلب اندر حرمدان ریختند
  • Hakla, bâtıl birbirine karıştığından, sağlam parayla kalp akçayı bu hareme döktüklerinden dolayı,
  • پس محک می‏بایدش بگزیده‏ای ** در حقایق امتحانها دیده‏ای‏
  • Ayırt etmek için hakikatleri sınamış, görmüş bir mehenk gerektir ki,
  • تا شود فاروق این تزویرها ** تا بود دستور این تدبیرها
  • Bu hileleri fark etsin, şu tedbirlerin esası olsun.
  • شیر ده ای مادر موسی و را ** و اندر آب افکن میندیش از بلا
  • Ey Musa’nın anası, Musa’ya süt ver, belâya düşeceğini düşünme, suya at!
  • هر که در روز أ لست آن شیر خورد ** همچو موسی شیر را تمییز کرد 2970
  • Kim, Elest gününde o sütü emmişse Musa gibi sütü fark eder.
  • گر تو بر تمییز طفلت مولعی ** این زمان یا ام موسی ارضعی‏
  • Çocuğun fark ve temyiz sahibi olmasını cidden istiyorsan, ey Musa’nın anası, hemen şimdi onu emzir de,
  • تا ببیند طعم شیر مادرش ** تا فرو ناید بدایه‏ی بد سرش‏
  • Anasının sütündeki lezzeti anlasın, yaratılışı kötü dadılara teslim olmasın.
  • شرح فایده‏ی حکایت آن شخص شتر جوینده‏
  • Devesini arayan adamın hikâyesinin faydası
  • اشتری گم کرده‏ای ای معتمد ** هر کسی ز اشتر نشانت می‏دهد
  • Ey itimada lâyık adam, sen bir deve kaybetmişsin, herkes sana devenden bir nişan vermekte.
  • تو نمی‏دانی که آن اشتر کجاست ** لیک دانی کاین نشانیها خطاست‏
  • Sen devenin nerede olduğunu bile bilmiyorsun ama o söylenen nişanların yanlış olduğunu biliyorsun.