English    Türkçe    فارسی   

2
3104-3113

  • ور نمی‏دانند بعث و رستخیز ** چون زنندی خویش بر شمشیر تیز
  • Onlara düşman olanlar ölümden sonra dirilmeyi ve kıyamet gününü bilselerdi kendilerini keskin kılıcın üstüne nasıl atarlardı.
  • بر تو می‏خندد مبین او را چنان ** صد قیامت در درون استش نهان‏ 3105
  • O pir sana gülümser, fakat sen onu öyle görme; onun için yüzlerce kıyamet var.
  • دوزخ و جنت همه اجزای اوست ** هر چه اندیشی تو او بالای اوست‏
  • Cennet, cehennem... Hepsi onun cüzileri. Ne düşünürsen, O, o düşünceden de üstün.
  • هر چه اندیشی پذیرای فناست ** آن که در اندیشه ناید آن خداست‏
  • Ne düşünüyorsan yokluk kabul eder, fakat düşünceye sığmayan yok mu? İşte Allah odur.
  • بر در این خانه گستاخی ز چیست ** گر همی‏دانند کاندر خانه کیست‏
  • İçinde kim olduğunu biliyorsa, evin kapısındaki küstahlık neden?
  • ابلهان تعظیم مسجد می‏کنند ** در جفای اهل دل جد می‏کنند
  • Ahmaklar Mescidi ulular da, gönül ehlinin gönlünü yıkmaya çalışır.
  • آن مجاز است این حقیقت ای خران ** نیست مسجد جز درون سروران‏ 3110
  • Hâlbuki o mecazidir be eşekler, bu hakikat. Uluların gönülden başka Mescidi yoktur.
  • مسجدی کان اندرون اولیاست ** سجده‏گاه جمله است آن جا خداست‏
  • Herkesin secdegâhı olan velilerin gönül mescitlerinde Allah vardır.
  • تا دل مرد خدا نامد به درد ** هیچ قومی را خدا رسوا نکرد
  • Allah erinin gönlü derde düşmedikçe Allah, hiçbir milleti rüsvay etmemiştir.
  • قصد جنگ انبیا می‏داشتند ** جسم دیدند آدمی پنداشتند
  • Peygamberlerle savaşa girişenler, onları cisim görüp kendileri gibi insan sanmışlardır.