English    Türkçe    فارسی   

2
3230-3239

  • سوی شهر از باغ شاخی آورند ** باغ و بستان را کجا آن جا برند 3230
  • Şehre bahçeden bir dal getirirler. Fakat bağı bostanı oraya nasıl götürsünler?
  • خاصه باغی کاین فلک یک برگ اوست ** بلکه این مغز است وین عالم چو پوست‏
  • Hele bu gökyüzü, ancak bir yaprağı olan bir bağ olursa, hatta o âlem bir içtir, hakikattir de şu cihan, onun kabuğuna benzer.
  • بر نمی‏داری سوی آن باغ گام ** بوی افزون جوی و کن دفع زکام‏
  • Sen, o bağa doğru adım atamıyorsun. Fazla koku kokla da nezleni gider!
  • تا که آن بو جاذب جانت شود ** تا که آن بو نور چشمانت شود
  • Bu suretle o koku, canını çeksin de gözlerinin nuru olsun.
  • گفت یوسف ابن یعقوب نبی ** بهر بو ألقوا علی وجه أبی‏
  • Yakup Peygamberin oğlu Yusuf, bu koku hakkında “ Gömleğimi alın, götürüp babamın yüzüne koyun” dedi.
  • بهر این بو گفت احمد در عظات ** دایما قرة عینی فی الصلاة 3235
  • Ahmet, bu koku için vaizlerinde daima “ Gözüm namazda ışıklanır” buyurdu.
  • پنج حس با همدگر پیوسته‏اند ** ز انکه این هر پنج از اصلی رسته‏اند
  • Beş duyguda birbirleriyle birleşmiştir. Çünkü beşi de bir asıldan meydana gelmedir.
  • قوت یک قوت باقی شود ** ما بقی را هر یکی ساقی شود
  • Bu beş duygudan biri kuvvetlense öbürleri de kuvvetlenir; birisi her birisine sâki olur.
  • دیدن دیده فزاید عشق را ** عشق در دیده فزاید صدق را
  • Gözün görüşü, söz söyleme kabiliyetini artırır. Gözdeki aşk da doğruluğu.
  • صدق بیداری هر حس می‏شود ** حسها را ذوق مونس می‏شود
  • Doğruluk, her duygunun uyanıklığıdır, bu suretle duygulara zevk, munis olur.
  • آغاز منور شدن عارف به نور غیب بین‏
  • Ârifin gaybı gören nurla nurlanması