English    Türkçe    فارسی   

2
3330-3339

  • ز آن سبب آدم بود مسجودشان ** جان او افزون‏تر است از بودشان‏ 3330
  • Melekler, Âdeme secde ettiler; çünkü onun canı, meleklerinkinden üstündür.
  • ور نه بهتر را سجود دون‏تری ** امر کردن هیچ نبود در خوری‏
  • Üstün olmasaydı secde ederler miydi? Üstün olanın daha aşağı mertebede bulunana secde etmesini emretmek doğru bir şey değil değildir, yaraşmaz.
  • کی پسندد عدل و لطف کردگار ** که گلی سجده کند در پیش خار
  • Allah’ın adaleti, Allah’ın lütfu bir gülün dikenine secde etmesini hoş görür mü?
  • جان چو افزون شد گذشت از انتها ** شد مطیعش جان جمله‏ی چیزها
  • Bir can, oldu da son mertebeyi de aştı mı artık her şeyin canı, ona mûti olur;
  • مرغ و ماهی و پری و آدمی ** ز انکه او بیش است و ایشان در کمی‏
  • Kuş, balık, in, cin, insan, hepsi ona itaat eder. Çünkü o üstündür, öbürleri noksan.
  • ماهیان سوزنگر دلقش شوند ** سوزنان را رشته‏ها تابع بوند 3335
  • Balıklar, hırkasını diksin diye ona iğne getirirler. Bu, ipliğin iğneye tâbi olmasına benzer.
  • بقیه‏ی قصه‏ی ابراهیم ادهم بر لب آن دریا
  • -Allah rahmet etsin- İbrahim Ethem hikâyesinin sonu
  • چون نفاذ امر شیخ آن میر دید ** ز آمد ماهی شدش و جدی پدید
  • O emîr, balıkların İbrahim Ethem’in emrini yerine getirdiklerini, balıkların ağızlarında iğneyle sudan baş çıkardıklarını görünce vecde geldi.
  • گفت اه ماهی ز پیران آگه است ** شه تنی را کاو لعین درگه است‏
  • Bir ah çekip “Balık bile pîri tanıyor. Yuh olsun o tapudan sürülen tene!
  • ماهیان از پیر آگه ما بعید ** ما شقی زین دولت و ایشان سعید
  • Balıklar bile pîri biliyorlar da biz ondan uzağız. Biz, bu devletten mahrumuz da onlar erişmiş” deyip,
  • سجده کرد و رفت گریان و خراب ** گشت دیوانه ز عشق فتح باب‏
  • Secde ederek ağlaya ,ağlaya perişan bir halde yola düzüldü; bu kerametin aşkından divaneye döndü.!