English    Türkçe    فارسی   

2
3772-3781

  • تو بطی بر خشک و بر تر زنده‏ای ** نی چو مرغ خانه خانه کنده‏ای‏
  • Sen kazsın, karada da yaşarsın, denizde de. Kümes hayvanları gibi kokuşuk kümesli bir hayvan değilsin ya.
  • تو ز کرمنا بنی آدم شهی ** هم به خشکی هم به دریا پا نهی‏
  • Sen “Kerremnâ” hükmünce bir padişahsın ki hem karaya ayak atabilirsin, hem denize!
  • که حملناهم علی البحری به جان ** از حملناهم علی البر پیش ران‏
  • “Ve hamelnâhüm fil berri vel bahri” hükmüne mazharsın. Canını karadan kurtar, denize yürüt!
  • مر ملایک را سوی بر راه نیست ** جنس حیوان هم ز بحر آگاه نیست‏ 3775
  • Melekler için karaya yol yoktur. Hayvanların da denizden haberleri yok.
  • تو به تن حیوان به جانی از ملک ** تا روی هم بر زمین هم بر فلک‏
  • Sen, ten itibarıyla hayvansın, can bakımından melek. Bu suretle hem yerde yürürsün, hem gökte.
  • تا به ظاهر مثلکم باشد بشر ** با دل یوحی إلیه دیده‏ور
  • Bu suretle, ben de zahiren sizin gibi insanım ama hakikatte gönlüm, vahye kabiliyetli.
  • قالب خاکی فتاده بر زمین ** روح آن گردان بر این چرخ برین‏
  • Bu toprağa mensup kalıp, yer üstüne düşmüş ama bu çeşit adamın ruhu, o güzelim gökte çark urup durmakta.
  • ما همه مرغابیانیم ای غلام ** بحر می‏داند زبان ما تمام‏
  • Yavrum, biz umumiyetle su kuşlarıyız, dilimizden de ancak deniz anlar.
  • پس سلیمان بحر آمد ما چو طیر ** در سلیمان تا ابد داریم سیر 3780
  • Hulasâ Süleyman denizdir, biz kuşlara benzeriz. Ebede kadar Süleyman’da seyredip duruyoruz.
  • با سلیمان پای در دریا بنه ** تا چو داود آب سازد صد زره‏
  • Süleyman’la gel, ayağını denize bas ki su, Davud’a olduğu gibi sana da yüzlerce zırh yapsın.