English    Türkçe    فارسی   

2
418-427

  • کارک خود می‏گزارد هر کسی ** آب نگذارد صفا بهر خسی‏
  • Herkes kendi işceğizini görür. Su, bir çöp için durulduğunu terk etmez.
  • خس خسانه می‏رود بر روی آب ** آب صافی می‏رود بی‏اضطراب‏
  • Çöp, çöpçesine su üstünde yürür durur, sâf su da bulanmadan akıp gider.
  • مصطفی مه می‏شکافد نیم شب ** ژاژ می‏خاید ز کینه بو لهب‏ 420
  • Mustafa, gece yarısı ayı ikiye böler; Ebulehep, kininden saçma sapan söylenir!
  • آن مسیحا مرده زنده می‏کند ** و آن جهود از خشم سبلت می‏کند
  • İsa ölüyü diriltir; Yahudi, hiddetinden sakalını yolar.
  • بانگ سگ هرگز رسد در گوش ماه ** خاصه ماهی کاو بود خاص اله‏
  • Köpeğin sesi ayın kulağına girer mi? Hele o ay, Allah hası olursa..
  • می‏خورد شه بر لب جو تا سحر ** در سماع از بانگ چغزان بی‏خبر
  • Padişah, sabaha kadar musiki âlemi yapar, su kenarında şarap içer, kurbağaların seslerinden haberi bile olmaz.
  • هم شدی توزیع کودک دانگ چند ** همت شیخ آن سخا را کرد بند
  • Çocuğun parası, orada bulunanlara müsaviyen takdim edilseydi herkese birkaç akçe düşerdi, çocuk da parasını alırdı. Fakat Şeyh’in himmeti bu cömertliği de bağladı.
  • تا کسی ندهد به کودک هیچ چیز ** قوت پیران از این بیش است نیز 425
  • Bu suretle kimse çocuğa bir şey vermedi. Pirlerin kuvveti bundan da fazladır.
  • شد نماز دیگر آمد خادمی ** یک طبق بر کف ز پیش حاتمی‏
  • İkindi vakti oldu. Hizmetçi, Hatem gibi cömert birisinin verdiği bir tabak altını getirdi.
  • صاحب مالی و حالی پیش پیر ** هدیه بفرستاد کز وی بد خبیر
  • Mal sahibi halli bir kişi, Şeyh’in halini biliyordu, ona hediye göndermişti.