English    Türkçe    فارسی   

3
1216-1225

  • هر دو بوسیدند گورش را و تفت ** تا بمصر از بهر آن پیگار زفت
  • Bu sözleri duyup uyandılar, ikisi de kabri öpüp o ulu savaş için Mısır’a hareket ettiler.
  • چون به مصر از بهر آن کار آمدند ** طالب موسی و خانه‌ی او شدند
  • Mısır’a varınca Musa’yı, Musa’nın evini aramaya başladılar.
  • اتفاق افتاد کان روز ورود ** موسی اندر زیر نخلی خفته بود
  • Onların Mısır’a geldikleri gün de Musa, tesadüfen bir hurma ağacının altında uyumaktaydı.
  • پس نشان دادندشان مردم بدو ** که برو آن سوی نخلستان بجو
  • Sordukları adamlar onlara “Varın hurmalıkta arayın” dediler.
  • چون بیامد دید در خرمابنان ** خفته‌ای که بود بیدار جهان 1220
  • Hurmalığa geldikleri zaman bir de baktılar ki hurma fidanlarının dibinde bir uyuyan var, fakat cihanın uyanığı!
  • بهر نازش بسته او دو چشم سر ** عرش و فرشش جمله در زیر نظر
  • Naz ederek baş gözlerini yummuş ama arş da gözlerinin önünde, ferş de!
  • ای بسا بیدارچشم و خفته‌دل ** خود چه بیند دید اهل آب و گل
  • Gözleri açık, fakat gönlü uykuda nice adamlar var… Zaten su ve toprak ehli olanın gözü ne görebilir ki?
  • آنک دل بیدار دارد چشم سر ** گر بخسپد بر گشاید صد بصر
  • Fakat gönlü uyanık olanın baş gözü uyusa bile gönlünde yüzlerce göz açılır.
  • گر تو اهل دل نه‌ای بیدار باش ** طالب دل باش و در پیکار باش
  • Gönül ehli değilsen uyanık ol, uyuma. Bir gönül iste, mücadeleye giriş.
  • ور دلت بیدار شد می‌خسپ خوش ** نیست غایب ناظرت از هفت و شش 1225
  • Gönlün uyandı mı güzelce uyu. Gayri gözünden ne yedi kat gök kaybolur, ne altı cihet!