English    Türkçe    فارسی   

3
1500-1509

  • چون من از تسبیح ناطق غافلم ** چون بداند سبحه‌ی صامت دلم 1500
  • Ben, söz söyleyen adamın bile tespihinden gafil olursam gönlüm, sessiz sedasız bir şeyin tespihini nasıl duyar?
  • هست سنی را یکی تسبیح خاص ** هست جبری را ضد آن در مناص
  • Sünni, Cebri’nin tespihinden bihaberdir. Cebri’ye de Sünni’nin tespihini eser etmez.
  • سنی از تسبیح جبری بی‌خبر ** جبری از تسبیح سنی بی اثر
  • Sünni’nin hususi bir tespihi vardır. Fakat Cebri’nin de bunun zıddı olan bir tespihi vardır ki, ona sığınır.
  • این همی‌گوید که آن ضالست و گم ** بی‌خبر از حال او وز امر قم
  • Bu, “O, sapıktır, yol azıtmıştır” der durur. Hâlbuki onun halinden de haberi yoktur, “Kün” emrinden de!
  • و آن همی گوید که این را چه خبر ** جنگشان افکند یزدان از قدر
  • O da, “Bunun hakikatten ne haberi var ki” demektedir. Allah takdir etmiş de onları savaşa düşürmüştür.
  • گوهر هر یک هویدا می‌کند ** جنس از ناجنس پیدا می‌کند 1505
  • Bu suretle de her birinin aslını meydana çıkarır, bir cinse mensup olmayandan izhar eder.
  • قهر را از لطف داند هر کسی ** خواه دانا خواه نادان یا خسی
  • Herkes kahrı lütuftan ayırt eder, anlar… İster bilgi sahibi olsun, ister cahil, ister aşağılık!
  • لیک لطفی قهر در پنهان شده ** یا که قهری در دل لطف آمده
  • Fakat kahır içinde gizli olan lütfu yahut lütuf içinde gizlenmiş bulunan kahrı,
  • کم کسی داند مگر ربانیی ** کش بود در دل محک جانیی
  • Az kişi anlar. Meğerki gönlünde bir can mehengi olan Allah’a mensup bir er olsun.
  • باقیان زین دو گمانی می‌برند ** سوی لانه‌ی خود به یک پر می‌پرند
  • Bundan başkaları kahırda gizli olan lütufla, lütufta gizli bulunan kahrı anlayamaz, şüpheye düşerler. Onlar, âdeta yuvalarına bir kanatla uçup ulaşmak isteyen kuşlara benzerler!
  • بیان آنک علم را دو پرست و گمان را یک پرست ناقص آمد ظن به پرواز ابترست مثال ظن و یقین در علم
  • (Başlık yok)