English    Türkçe    فارسی   

3
20-29

  • تا نگویی سر سلطان را به کس ** تا نریزی قند را پیش مگس 20
  • Sen de padişahın sırrını kimseye söylemez, şekeri sineğe sunamazsın.
  • گوش آنکس نوشد اسرار جلال ** کو چو سوسن صدزبان افتاد و لال
  • Ululuk şarabını o adamın kulağı içer ki sûsen gibi yüzlerce dili olduğu halde dilsizdir.
  • حلق بخشد خاک را لطف خدا ** تا خورد آب و بروید صد گیا
  • Allah’ın lütfu, su içsin de yüzlerce ot bitirsin diye toprağa da boğaz ihsan eder.
  • باز خاکی را ببخشد حلق و لب ** تا گیاهش را خورد اندر طلب
  • Sonra topraktan yaratılan mahlûklara boğaz verir, dudak verir... Onlar da arayıp topraktan biten otları otlarlar.
  • چون گیاهش خورد حیوان گشت زفت ** گشت حیوان لقمه‌ی انسان و رفت
  • Hayvan, ot yedi de semirdi mi... insana gıda olur, ortadan kalkar.
  • باز خاک آمد شد اکال بشر ** چون جدا شد از بشر روح و بصر 25
  • Fakat toprak da, ruh çıktı, insan görüşten ayrıldı mı insanı yiyip sömürür.
  • ذره‌ها دیدم دهانشان جمله باز ** گر بگویم خوردشان گردد دراز
  • Zerreler gördüm: Hepsi ağızlarını açmışlar, gıdalarını söylesem söz uzar gider.
  • برگها را برگ از انعام او ** دایگان را دایه لطف عام او
  • Yaprakların gıdası onun kereminden… Dallara dadı, onun umumi ve şâmil lütfu.
  • رزقها را رزقها او می‌دهد ** زانک گندم بی غذایی چون زهد
  • Rızıkların rızkını o vermekte. Buğday, rızıksız nasıl baş gösterir, biter?
  • نیست شرح این سخن را منتهی ** پاره‌ای گفتم بدانی پاره‌ها
  • Bu sözün sonu gelmez. Ben, bir miktarını söyledim, öbürlerini sen anlayıver.