English    Türkçe    فارسی   

3
2131-2140

  • مدح او مه‌راست نه آن عکس را ** کفر شد آن چون غلط شد ماجرا
  • Övüşü aya aittir, ayın aksine ait değil. Fakat birisi, Hakk’ı övmez de mahlûku överse yanlış bir iş yapmış olur ki bu, küfürdür.
  • کز شقاوت گشت گم‌ره آن دلیر ** مه به بالا بود و او پنداشت زیر
  • Bu işi yapan kötülükten yolunu kaybetmiştir. Ay, gökyüzündeyken o, aşağıda sanmıştır.
  • زین بتان خلقان پریشان می‌شوند ** شهوت رانده پشیمان می‌شوند
  • Halk bu put gibi güzellere kapılıp perişan olur; şehvete uyup onlara dokunan pişman olur.
  • زآنک شهوت با خیالی رانده است ** وز حقیقت دورتر وا مانده است
  • Çünkü bir hayale şehvetlenirler, hakikatten çok uzakta kalırlar.
  • با خیالی میل تو چون پر بود ** تا بدان پر بر حقیقت بر شود 2135
  • Hayale meylin yok mu? Senin için bir kanada benzer. O kanatla uçar, hakikatte yükselirsin.
  • چون براندی شهوتی پرت بریخت ** لنگ گشتی و آن خیال از تو گریخت
  • Fakat şehvete uydun mu kanadın dökülür, topal kalırsın, o hayal de senden kaçar gider.
  • پر نگه دار و چنین شهوت مران ** تا پر میلت برد سوی جنان
  • Kanadını koru, şehvete kapılma da meyil kanadın seni cennetlere yüceltsin.
  • خلق پندارند عشرت می‌کنند ** بر خیالی پر خود بر می‌کنند
  • Halk kendilerini güzel yaşıyoruz, zevk ve işrette bulunuyoruz sanır ama onlar, bir hayal uğruna kendi kanatlarını kendileri yolarlar.
  • وام‌دار شرح این نکته شدم ** مهلتم ده معسرم زان تن زدم
  • Bu nükteyi başka bir yerde anlatmak borcum olsun… Şimdi bana mühlet ver, halim yok, susayım.
  • اقتدا کردن قوم از پس دقوقی
  • O kavmin Dekukî’ye uyması
  • پیش در شد آن دقوقی در نماز ** قوم همچون اطلس آمد او طراز 2140
  • Dekukî, namaz kıldırmak üzere onların önüne geçti, o kadar birleştiler, o kadar kaynaştılar ki sanki onlar atlas bir kumaştı, Dekukî de o kumaşın sırması, süsü!