English    Türkçe    فارسی   

3
2194-2203

  • یادتان ناید که روزی در خطر ** دستتان بگرفت یزدان از قدر
  • Allah’ın sizi kazadan kurtarmak üzere elinizden tuttuğu, sizi tehlikeden kurtardığı gün, hatırınıza bile gelmez” diye bağırmaktaydı.
  • این همی‌آمد ندا از دیو لیک ** این سخن را نشنود جز گوش نیک 2195
  • Şeytan böyle söylüyordu ama can kulağı ile duyanlardan başkası bu sözü duymuyordu ki!
  • راست فرمودست با ما مصطفی ** قطب و شاهنشاه و دریای صفا
  • Mustafa, o kutup, o padişahlar padişahı, o temizlik denizi bize ne doğru buyurmuştur:
  • کانچ جاهل دید خواهد عاقبت ** عاقلان بینند ز اول مرتبت
  • “Cahilin sonunda göreceği şeyi akıllılar önce görür.”
  • کارها ز آغاز اگر غیبست و سر ** عاقل اول دید و آخر آن مصر
  • İşlerin sonu ilk zamanlarda gizlidir ama akıllı, akıbeti önce görür; günaha dalıp ısrar edense meydana çıkınca!
  • اولش پوشیده باشد و آخر آن ** عاقل و جاهل ببیند در عیان
  • Her şeyin sonu, önden belli olmaz, gizlidir. Fakat meydana çıkınca akıllı da görür, cahil de!
  • گر نبینی واقعه‌ی غیب ای عنود ** حزم را سیلاب کی اندر ربود 2200
  • Mademki ayıbı görmüyorsun, bari ihtiyatı elden bırakma, sele verme behey inatçı!
  • حزم چه بود بدگمانی بر جهان ** دم بدم بیند بلای ناگهان
  • İhtiyat nedir? Her an ansızın gelebilecek bir belâyı görmek!
  • تصورات مرد حازم
  • İhtiyatlı adamın düşünceleri
  • آنچنانک ناگهان شیری رسید ** مرد را بربود و در بیشه کشید
  • Hani ansızın bir aslan çıkagelir de adamı kapıp ormanlığa götürür ya…
  • او چه اندیشد در آن بردن ببین ** تو همان اندیش ای استاد دین
  • O adam, aslan tarafından götürülürken ne düşünürse sen de ey din üstadı, onu düşün!