English    Türkçe    فارسی   

3
2258-2267

  • هر یکی زینها ترا مستی کند ** چون نیابی آن خمارت می‌زند
  • Bunların her biri seni sarhoş eder. Bunları bulmazsan başın ağrımaya başlar, sersemleşirsin.
  • این خمار غم دلیل آن شدست ** که بدان مفقود مستی‌ات بدست
  • Bu gam sersemliği, bulamadığın şeyin seni sarhoş ettiğine delâlet eder.
  • جز به اندازه‌ی ضرورت زین مگیر ** تا نگردد غالب و بر تو امیر 2260
  • Bunların ihtiyaçtan fazlasına meyletme de, sana galebe etmesin, sana bey olmasın!
  • سر کشیدی تو که من صاحب‌دلم ** حاجت غیری ندارم واصلم
  • Sen, ben de gönül sahibiyim, başkasına ihtiyacım yok, Allah’a ulaştım diye baş çekersin ama,
  • آنچنانک آب در گل سر کشد ** که منم آب و چرا جویم مدد
  • Bu halin, toprakla bulanık olan suyun, ben de suyum, neden başkasından yardım isteyecekmişim ki diye serkeşlik etmesine benzer.
  • دل تو این آلوده را پنداشتی ** لاجرم دل ز اهل دل برداشتی
  • Bu bulaşık şeyi gönül sandın da gönlünü gönül sahiplerinden çektin.
  • خود روا داری که آن دل باشد این ** کو بود در عشق شیر و انگبین
  • Süt, bal sevdasına düşen bu gönlün, gönül olmasını reva görür müsün, sen böyle.
  • لطف شیر و انگبین عکس دلست ** هر خوشی را آن خوش از دل حاصلست 2265
  • Sütün, balın güzelliği, gönlün onlara aksiyle hâsıl olur. Her güzele güzellik gönülden gelir.
  • پس بود دل جوهر و عالم عرض ** سایه‌ی دل چون بود دل را غرض
  • Şu halde gönül cevherdir, âlem araz. Gönlün gölgesi, nasıl olur da gönle maksat olur?
  • آن دلی کو عاشق مالست و جاه ** یا زبون این گل و آب سیاه
  • Mala, mevkiye âşık olan gönül, ya bu toprağa zebundur, ya kara suya!