English    Türkçe    فارسی   

3
2427-2436

  • خاک بر سر کرد و جامه بر درید ** که بهر دم می‌کنی ظلمی مزید
  • Adam, bu söz üzerine başına topraklar serpip elbisesini yırtarak “Her an zulmünü artırıp durmaktasın” dedi.
  • یک‌دمی دیگر برین تشنیع راند ** باز داودش به پیش خویش خواند
  • Yine bir müddet Davud’u kınamaya koyuldu, Davud, tekrar onu huzuruna çağırıp,
  • گفت چون بختت نبود ای بخت‌کور ** ظلمت آمد اندک اندک در ظهور
  • Dedi ki: “Ey bahtı körleşmiş herif, mademki talihin yok, gayri yavaş, yavaş karanlıklar basmaya başladı.
  • ریده‌ای آنگاه صدر و پیشگاه ** ای دریغ از چون تو خر خاشاک و کاه 2430
  • Senin gibi bir eşeğe çerçöple saman bile yazık… Öyle olduğu halde sen yine başköşeyi gözetip duruyorsun ha!
  • رو که فرزندان تو با جفت تو ** بندگان او شدند افزون مگو
  • Yürü çocukların da onun kulu, kölesidir, karın da! Artık fazla söylenme!”
  • سنگ بر سینه همی‌زد با دو دست ** می‌دوید از جهل خود بالا و پست
  • Davacı iki eline taş almış, göğsünü dövmekte, bilgisizliğinden, bir aşağı, bir yukarı gidip gelmekteydi.
  • خلق هم اندر ملامت آمدند ** کز ضمیر کار او غافل بدند
  • Halk da Davud’u kınamaya başladı. Davacının gönlünde ne var, bilmiyorlardı ki,
  • ظالم از مظلوم کی داند کسی ** کو بود سخره‌ی هوا همچون خسی
  • Bir insan, saman çöpü gibi havaya kapılmış, maskara olmuşsa zalimi mazlumdan nasıl fark edebilir?
  • ظالم از مظلوم آنکس پی برد ** کو سر نفس ظلوم خود برد 2435
  • Zalimi mazlumdan ayırt eden, zulümkâr nefsinin boynunu vurmuş kişidir.
  • ورنه آن ظالم که نفس است از درون ** خصم هر مظلوم باشد از جنون
  • Yoksa içten içe nefse zebun olan kişi, deliliğinden mazlumlara düşman kesilir.