English    Türkçe    فارسی   

3
2480-2489

  • کارد از اشتاب کردی زیر خاک ** از خیالی که بدیدی سهمناک 2480
  • Korkunç bir hayal gördün, korktun... Acelenden bıçağı da adamcağızın başıyla beraber toprağa gömdün.
  • نک سرش با کارد در زیر زمین ** باز کاوید این زمین را همچنین
  • İşte başı da şuracıkta gömülü, bıçak da. Haydi, kazın şurasını!
  • نام این سگ هم نبشته کارد بر ** کرد با خواجه چنین مکر و ضرر
  • Bu köpeğin adı da bıçakta yazılıdır. Bu zalim, efendisine işte böyle bir hilede, böyle bir zulümde bulundu.”
  • همچنان کردند چون بشکافتند ** در زمین آن کارد و سر را یافتند
  • Yeri kazdılar, bıçağı da bulup çıkardılar. Kesik başı da!
  • ولوله در خلق افتاد آن زمان ** هر یکی زنار ببرید از میان
  • Halka bir velveledir düştü. Hepsi de zünnarlarını kestiler.
  • بعد از آن گفتش بیا ای دادخواه ** داد خود بستان بدان روی سیاه 2485
  • Ondan sonra öküzü kesene “Gel buraya hak sahibi, bu yüzü karadan hakkını al” dedi.
  • قصاص فرمودن داود علیه السلام خونی را بعد از الزام حجت برو
  • Davud Aleyhisselâm’ın bu delili gösterdikten sonra katilin kısas edilmesini emretmesi
  • هم بدان تیغش بفرمود او قصاص ** کی کند مکرش ز علم حق خلاص
  • Aynı bıçakla o adamın da öldürülerek kısas edilmesini emretti. Ne hile yaparsa yapsın, Allah bilgisinden kurtulabilir mi hiç?
  • حلم حق گرچه مواساها کند ** لیک چون از حد بشد پیدا کند
  • Allah’ın hilmi, müdarada bulunur. Bulunur ama adam, haddi aşınca iş değişir, meydana çıkar.
  • خون نخسپد درفتد در هر دلی ** میل جست و جوی و کشف مشکلی
  • Kan uyumaz. Gönüllere onu araştırmak, müşkülü halletmek merakı düşer.
  • اقتضای داوری رب دین ** سر بر آرد از ضمیر آن و این
  • Kıyamet gününün sahibi olan Allah’ın adaleti, şunun, bunun gönlünden zuhur eder durur.