English    Türkçe    فارسی   

3
3551-3560

  • او نداند که تو همچون ظالمان ** از برون در گلشنی جان در فغان
  • Bilmez ki sen, zalimler gibi görünüşte gül bahçesindesin, fakat ruhun, feryat edip duruyor!
  • خواب تو آن کفش بیرون کردنست ** که زمانی جانت آزاد از تنست
  • Uyuman, o dar ayakkabıyı çıkarmana benzer. Uykuda bir müddet ruhun, bedenden kurtulur.
  • اولیا را خواب ملکست ای فلان ** همچو آن اصحاب کهف اندر جهان
  • Azizim, uyku, Allah velilerinin malı, mülküdür… Dünyadaki Eshabı Kehif gibi!
  • خواب می‌بینند و آنجا خواب نه ** در عدم در می‌روند و باب نه
  • Uyumadıkları halde rüya görürler, görünürde bir kapı yoktur, yokluğa giderler!
  • خانه‌ی تنگ و درون جان چنگ‌لوک ** کرد ویران تا کند قصر ملوک 3555
  • Ev dar. Ruh bu daracık evde eli, ayağı çarpılmış gibi iki büklüm. O evi, padişahların sarayları genişletmek, mamur bir hale koymak için yıkar.
  • چنگ‌لوکم چون جنین اندر رحم ** نه‌مهه گشتم شد این نقلان مهم
  • Ben de ana rahminde iki büklüm oldum. Dokuz ay doldu, artık buradan göçmem gerek!
  • گر نباشد درد زه بر مادرم ** من درین زندان میان آذرم
  • Anamı doğum ağrısı tutmasa bu zindanda ateş içinde kalırım.
  • مادر طبعم ز درد مرگ خویش ** می‌کند ره تا رهد بره ز میش
  • Bir anaya benzeyen tabiatın da kuzu, koyundan doğsun diye ağrıya düşüyor, bu ağrı, doğum yolunu açıyor.
  • تا چرد آن بره در صحرای سبز ** هین رحم بگشا که گشت این بره گبز
  • Ey tabiat, rahmini aç… Kuzu büyüdü, çıksın da o yemyeşil ovada yayılsın, otlasın artık!
  • درد زه گر رنج آبستان بود ** بر جنین اشکستن زندان بود 3560
  • Doğum ağrısı, gebeye bir derttir ama çocuk için zindanın yıkılması gibidir.