English    Türkçe    فارسی   

3
3689-3698

  • گفت تاب فرقتم زین پس نماند ** صبر کی داند خلاعت را نشاند
  • Dedi ki artık ayrılığa tahammülüm kalmadı. Sabır, insanı küstahlıktan alıkoyabilir mi hiç?
  • از فراق این خاکها شوره بود ** آب زرد و گنده و تیره شود 3690
  • Ayrılık yüzünden bu topraklar bile çoraklaşır… Sular bile sararır, kokar, bulanır!
  • باد جان‌افزا وخم گردد وبا ** آتشی خاکستری گردد هبا
  • Adamın canına can katan rüzgâr, ufunetli bir hale gelir, veba kesilir… Ateş kül haline gelir, savrulur!
  • باغ چون جنت شود دار المرض ** زرد و ریزان برگ او اندر حرض
  • Cennet gibi olan bağlar, bahçeler sararır solar, yapraklar kurur, dökülür… Bir hastalık yurdu olur!
  • عقل دراک از فراق دوستان ** همچو تیرانداز اشکسته کمان
  • Her şeyi anlayan akıl bile olsa dostların ayrılığıyla yayı kırılmış okçuya döner.
  • دوزخ از فرقت چنان سوزان شدست ** پیر از فرقت چنان لرزان شدست
  • Cehennem bile ayrılık yüzünden, gençlik çağına hasret çeken ihtiyarın titrediği titrer, yandığı gibi yanar kavrulur.
  • گر بگویم از فراق چون شرار ** تا قیامت یک بود از صد هزار 3695
  • Kıvılcım gibi insanı yakan, mahveden ayrılığı kıyamete kadar anlatsam yine yüz binde birini olsun anlatamam.
  • پس ز شرح سوز او کم زن نفس ** رب سلم رب سلم گوی و بس
  • O halde onun yakıcılığını anlatmaya kalkışma sus, yarabbi, beni sen kurtar, sen kurtar da ancak.
  • هرچه از وی شاد گردی در جهان ** از فراق او بیندیش آن زمان
  • Dünyada neyin visaliyle neşelenirsen o vuslat zamanında ondan ayrıldığını bir düşün hele!
  • زانچ گشتی شاد بس کس شاد شد ** آخر از وی جست و همچون باد شد
  • Senin neşelendiğin şeyle çok kişiler neşelendi… Fakat sonunda sahibine vefa etmedi, yel gibi geçti gitti!