English    Türkçe    فارسی   

3
4295-4304

  • مادرش پرسید کای کره چرا ** می‌رمی هر ساعتی زین استقا 4295
  • Anası “Yavrucuğum, neye ürküyor su içmiyorsun?” diye sordu.
  • گفت کره می‌شخولند این گروه ** ز اتفاق بانگشان دارم شکوه
  • Tay dedi ki: “Bunlar ıslık çalıyorlar. Hep birden ıslık çalmalarından korktum.
  • پس دلم می‌لرزد از جا می‌رود ** ز اتفاق نعره خوفم می‌رسد
  • Yüreğim titredi, yerinden oynadı. Hep birden ıslık çalıp bağırmaları beni korkuttu.”
  • گفت مادر تا جهان بودست ازین ** کارافزایان بدند اندر زمین
  • Anası “Dünya kurulalı abes işler de bulunanlar vardır… Bu dünya böyle kurulmuş, böyle gider!
  • هین تو کار خویش کن ای ارجمند ** زود کایشان ریش خود بر می‌کنند
  • Benim akıllı yavrucuğum, sen işine bak… Onların kendi saçlarını, sakallarını yolmaları yakındır!” dedi.
  • وقت تنگ و می‌رود آب فراخ ** پیش از آن کز هجر گردی شاخ شاخ 4300
  • Vakit var, tertemiz ve gür su da akıp gidiyor. Sudan ayrılırsın, ayrılık seni şahrem şahrem eder… Bundan önce davran da,
  • شهره کاریزیست پر آب حیات ** آب کش تا بر دمد از تو نبات
  • Âbıhayat’la dolu olan ırmaktan su içmeye bak… İç de senden nebatlar bitsin!
  • آب خضر از جوی نطق اولیا ** می‌خوریم ای تشنه‌ی غافل بیا
  • Ey gafil susuz, biz velilerin sözlerinden Hızır’ın Âbıhayat’ını içmekteyiz, gel!
  • گر نبینی آب کورانه بفن ** سوی جو آور سبو در جوی زن
  • Bu gür suyu görmüyorsan bari körler gibi gel de testini suya daldır.
  • چون شنیدی کاندرین جو آب هست ** کور را تقلید باید کار بست
  • Bu ırmakta su var, bunu duydun ya… Köre, taklitle iş yapmak gerek!