English    Türkçe    فارسی   

3
4640-4649

  • تا به بالا بر نیاید دودها ** تا نگردد مضطرب چرخ و سها 4640
  • Ah ve feryatların yücelere çıkmasın, gökyüzüyle süha yıldızı ıstıraba düşmesin.
  • تا نلرزد عرش از ناله یتیم ** تا نگردد از ستم جانی سقیم
  • Arş yetim feryadıyla titremesin, hiç kimse sitemle perişan olmasın diye bize saltanat ihsan etti.
  • زان نهادیم از ممالک مذهبی ** تا نیاید بر فلکها یا ربی
  • Göklere “Yarabbi” sesi çıkmasın diye ülkelerde yol yordam olarak bu adaleti, bu ihsan kaidesini bir kanun haline getirdik.
  • منگر ای مظلوم سوی آسمان ** کاسمانی شاه داری در زمان
  • Ey mazlum gökyüzüne bakma… Zamanede gök gibi ihsan ve feyz sahibi bir padişahın var, dedi.
  • گفت پشه داد من از دست باد ** کو دو دست ظلم بر ما بر گشاد
  • Sivrisinek dedi ki: “Benim feryadım rüzgârın elinden… O bize zulüm ellerini uzattı, bize zulmetti.
  • ما ز ظلم او به تنگی اندریم ** با لب بسته ازو خون می‌خوریم 4645
  • Onun zulmünden daraldık, onun yüzünden dudağımız yumulu, kanlar yutmaktayız!
  • امرکردن سلیمان علیه السلام پشه‌ی متظلم را به احضار خصم به دیوان حکم
  • Süleyman aleyhisselâm’ın açıklanan sivrisineğe düşmanını da mahkemeye getirmesini emretmesi
  • پس سلیمان گفت ای زیبادوی ** امر حق باید که از جان بشنوی
  • Süleyman, “Ey güzel sesli, Allah emrini candan dinlenmek gerek.
  • حق به من گفتست هان ای دادور ** مشنو از خصمی تو بی خصمی دگر
  • Allah bana dedi ki: “Ey adalet sahibi, hasmı da hazır olmadıkça kimsenin şikâyetini dinleme.
  • تانیاید هر دو خصم اندر حضور ** حق نیاید پیش حاکم در ظهور
  • İki hasım da hazır olmazsa hâkim, hak hangisindedir, bilemez.
  • خصم تنها گر بر آرد صد نفیر ** هان و هان بی خصم قول او مگیر
  • Birisi yalnız gelse de yüzlerce şikâyette bulunsa, yüzlerce feryat etse bile sakın ha, sakın... Hasmı olmadıkça sözünü kabul etme.