English    Türkçe    فارسی   

3
658-667

  • گفت نیکوتر تفحص کن شبست ** شخصها در شب ز ناظر محجبست
  • Şehirli, “İyi, bak… Vakit gece. İnsan, geceleyin iyi göremez.
  • شب غلط بنماید و مبدل بسی ** دید صایب شب ندارد هر کسی
  • Gece ekseriye adamı yanıltır, başka şeyler gösterir. Herkes geceleyin gördüğünü fark edemez.
  • هم شب و هم ابر و هم باران ژرف ** این سه تاریکی غلط آرد شگرف 660
  • Hele bu gece hem karanlık, hem bulut var, hem şiddetli yağmur yağmada. Bu üç karanlık, adamı pek yanıltır.” dedi ama
  • گفت آن بر من چو روز روشنست ** می‌شناسم باد خرکره‌ی منست
  • Köylü “Hayır. Bu bana gün gibi aşikâr. Tanırım ben, bu yellenme, benim eşeğimin sıpasının yellenmesi.
  • در میان بیست باد آن باد را ** می‌شناسم چون مسافر زاد را
  • Yolcu, azığı nasıl tanırsa ben de yüz yel arasında bile o yeli tanırım” deyince,
  • خواجه بر جست و بیامد ناشکفت ** روستایی را گریبانش گرفت
  • Şehirli dayanamadı, sıçrayıp köylünün yakasına yapıştı.
  • کابله طرار شید آورده‌ای ** بنگ و افیون هر دو با هم خورده‌ای
  • Dedi ki: “A hilebaz sersem, a bunak mendebur, sen hem afyon yutmuş, hem esrar içmişsin.
  • در سه تاریکی شناسی باد خر ** چون ندانی مر مرا ای خیره‌سر 665
  • Bu üç karanlık içinde eşeğin yellenmesini tanıyorsun da beni nasıl tanımıyorsun be hey avare!
  • آنک داند نیمشب گوساله را ** چون نداند همره ده‌ساله را
  • Gece yarısı eşek sıpasını tanıyan adam, güpegündüz dostunu nasıl tanımaz?
  • خویشتن را عارف و واله کنی ** خاک در چشم مروت می‌زنی
  • Kendini dalgın ve arif gösteriyor da mürüvvetin, vefanın gözüne toprak serpiyorsun.