English    Türkçe    فارسی   

4
1009-1018

  • ظاهرش گوید که ما اینیم و بس ** باطنش گوید نکو بین پیش و پس
  • Dışı, biz, ancak buyuz der... İçi, dikkat et, işin önüne, ardına iyi bak der!
  • ظاهرش منکر که باطن هیچ نیست ** باطنش گوید که بنماییم بیست 1010
  • Dışı içimizde hiçbir şey yoktur diye inkârda da bulunur... İçi hele dur da sana hakikatimizi gösterelim der.
  • ظاهرش با باطنش در چالش‌اند ** لاجرم زین صبر نصرت می‌کشند
  • Dışıyla içi savaştadır... Ve içi, dışına sabrettiğinden Allah yardımına nail olur.
  • زین ترش‌رو خاک صورتها کنیم ** خنده‌ی پنهانش را پیدا کنیم
  • İşte biz bu ekşi suratlı topraktan suretler düzer onun gizli gülümsemesini meydana çıkarırız.
  • زانک ظاهر خاک اندوه و بکاست ** در درونش صد هزاران خنده‌هاست
  • Çünkü toprağın dışı kederden, ağlayıştan ibarettir ama içinde yüz binlerce gülüşler vardır.
  • کاشف السریم و کار ما همین ** کین نهانها را بر آریم از کمین
  • Biz sırları açığa vururuz... İşimiz budur bizim! Bu gizli şeyleri pusudan çıkarır dururuz!
  • گرچه دزد از منکری تن می‌زند ** شحنه آن از عصر پیدا می‌کند 1015
  • Hırsız inkârdan gelir, susar bir şey söylemez ama sahne onu sıkıştırır, hırsızlığını meydana çıkarır!
  • فضلها دزدیده‌اند این خاکها ** تا مقر آریمشان از ابتلا
  • Bu topraklarda da nice nimetler çalmıştır... Onu belâlara uğratır, ikrar ettirir.
  • بس عجب فرزند کو را بوده است ** لیک احمد بر همه افزوده است
  • Onun nice şaşılacak çocukları var... Fakat Ahmet hepsinden üstün!
  • شد زمین و آسمان خندان و شاد ** کین چنین شاهی ز ما دو جفت زاد
  • Yerle gök, bizim gibi iki çiftten böyle bir tek padişah doğdu diye gülmekte, sevinip neşelenmektedir.