English    Türkçe    فارسی   

4
136-145

  • دم نمی‌گردد سخن بی‌لطف و قهر ** بر گروهی شهد و بر قومیست زهر
  • Lütuf ve kahır yeli olmadıkça söz olmaz... Söz, bir bölük halka baldır, bir bölüğüne zehir!
  • مروحه جنبان پی انعام کس ** وز برای قهر هر پشه و مگس
  • Yelpaze, birisini serinlendirmek için sallanır... Fakat sivrisineklerle karasinekleri de kahretmek içindir!
  • مروحه‌ی تقدیر ربانی چرا ** پر نباشد ز امتحان و ابتلا
  • Artık Allah takdirinin yelpazesi, neden mihnetlerle, belâlarla dolu olmasın?
  • چونک جزو باد دم یا مروحه ** نیست الا مفسده یا مصلحه
  • Mademki cüz’i olan nefes rüzgârı yahut yelpazenin çıkardığı yel bile ya bir şeyi bozmak, ya bir şeyi düzene koymak için esmekte...
  • این شمال و این صبا و این دبور ** کی بود از لطف و از انعام دور 140
  • Bu şimal rüzgârı, bu seher ve bu batı yeli nasıl olurda lütuftan, ihsandan uzak olur?
  • یک کف گندم ز انباری ببین ** فهم کن کان جمله باشد همچنین
  • Bir avuç buğdayı gördün mü ambarı düşün, ambarı gör... Anla ki ambardakiler de hep böyle.
  • کل باد از برج باد آسمان ** کی جهد بی مروحه‌ی آن بادران
  • Gökyüzünün rüzgâr burcundan kopup gelen bütün rüzgârlar da o rüzgârı koparanın yelpazesi olmasa nasıl eser?
  • بر سر خرمن به وقت انتقاد ** نه که فلاحان ز حق جویند باد
  • Ekinciler, ekin devşirme zamanı harman başında Allah’tan rüzgâr istemezler mi?
  • تا جدا گردد ز گندم کاهها ** تا به انباری رود یا چاهها
  • İsterler... Buğdaydan samanı ayırmak, buğdayı ambara koymak yahut kuyulara gömmek için rüzgâr isterler.
  • چون بماند دیر آن باد وزان ** جمله را بینی به حق لابه‌کنان 145
  • Rüzgâr gecikti mi hepsinin de Allah’a yalvarmaya başladığını görürsün.