English    Türkçe    فارسی   

4
2240-2249

  • خویشتن افکند در دریای ژرف ** که نیابد حد آن را هیچ طرف 2240
  • Kendisini uçsuz bucaksız, hiçbir yandan kıyısı görünmez denize attı.
  • پس چو صیادان بیاوردند دام ** نیم‌عاقل را از آن شد تلخ کام
  • Derken balıkçılar ağ getirdiler... Yarı akıllının neşesi bozuldu, ağzının tadı kaçtı.
  • گفت اه من فوت کردم فرصه را ** چون نگشتم همره آن رهنما
  • Dedi ki: Eyvahlar olsun. Fırsatı fevt ettim, nasıl oldu da o yol gösterene arkadaş olmadım?
  • ناگهان رفت او ولیکن چونک رفت ** می‌ببایستم شدن در پی بتفت
  • O ansızın gitti... Gitti ama benim de hararetle ardına düşmem gerekti.
  • بر گذشته حسرت آوردن خطاست ** باز ناید رفته یاد آن هباست
  • Fakat geçene acınmak hatadır... Gitti mi gitti gider! Gayrı onu anmanın hiçbir faydası yoktur!
  • قصه‌ی آن مرغ گرفته کی وصیت کرد کی بر گذشته پشیمانی مخور تدارک وقت اندیش و روزگار مبر در پشیمانی
  • Tutulan kuşun, geçmiş zamana pişman olma, içinde bulunduğun vaktin kıymetini bil, bundan istifadeye çalış, pişmanlıkla vakit geçirme diye nasihati
  • آن یکی مرغی گرفت از مکر و دام ** مرغ او را گفت ای خواجه‌ی همام 2245
  • Birisi hileyle tuzağına bir kuş düşürdü. Kuş, ona dedi ki: Ey ulu hoca.
  • به تو بسی گاوان و میشان خورده‌ای ** تو بسی اشتر به قربان کرده‌ای
  • Sen birçok öküzler, koyunlar yedin... Birçok develer kurban ettin.
  • تو نگشتی سیر زانها در زمن ** هم نگردی سیر از اجزای من
  • Dünyada onlarla bile doymadın... Benimle de doymazsın sen!
  • هل مرا تا که سه پندت بر دهم ** تا بدانی زیرکم یا ابلهم
  • Beni bırak da sana üç öğüt vereyim... Bak bakalım aptal mıyım, akıllı mıyım?
  • اول آن پند هم در دست تو ** ثانیش بر بام کهگل بست تو
  • Birinci öğüdü elimdeyken vereyim, ikincisini samanla karışık balçıktan yapılma damının üstünde.