English    Türkçe    فارسی   

4
2605-2614

  • چون بدین لطف آن کریمت باز خواند ** ای عجب چون زهره‌ات بر جای ماند 2605
  • O kerem sahibi, seni böyle bir lütfa, böyle bir ihsana çağırdı da nasıl tahammül ettin? Şaşılacak şey
  • زهره‌ات ندرید تا زان زهره‌ات ** بودی اندر هر دو عالم بهره‌ات
  • Nasıl yüreğini eritmedi bu? Eritseydi iki cihandan da nasip alırdın!
  • زهره‌ای کز بهره‌ی حق بر درد ** چون شهیدان از دو عالم بر خورد
  • Adamın yüreği Allah için erirse şehitler gibi iki âlemde de lütfa, ihsana mazhar olur.
  • غافلی هم حکمتست و این عمی ** تا بماند لیک تا این حد چرا
  • Gafillik de hikmettir, bu kör oluşun da bir hikmeti var, var ama neden bu dereceye kadar olsun?
  • غافلی هم حکمتست و نعمتست ** تا نپرد زود سرمایه ز دست
  • Sermayenin çabucak elden uçamaması için gafillik, hem hikmettir, hem nimet!
  • لیک نی چندانک ناسوری شود ** زهر جان و عقل رنجوری شود 2610
  • Fakat unulmaz bir yara haline gelmemeli... Aklın ve canın zehri olmamalı, adama eziyet vermemeli!
  • خود کی یابد این چنین بازار را ** که به یک گل می‌خری گلزار را
  • Kim böyle bir alışverişi edebilir? Bir gülle gül bahçesini satın alıyorsun!
  • دانه‌ای را صد درختستان عوض ** حبه‌ای را آمدت صد کان عوض
  • Bir taneye karşılık yüzlerce ağaçlık, bir habbeye karşılık yüzlerce maden!
  • کان لله دادن آن حبه است ** تا که کان‌الله له آید به دست
  • Kim her şeyi Allah için yapar, Allah' ya karşı ihlâs sahibi olursa demek, o taneyi vermektir... bu suretle de "Allah da onun olur, her dilediğini verir" sözünün hakikati elde edilir.
  • زآنک این هوی ضعیف بی‌قرار ** هست شد زان هوی رب پایدار
  • Çünkü bu arık ve kararsız varlık, o ebedî Allah’ın zevalsiz varlığından var olmuştur.