English    Türkçe    فارسی   

4
3103-3112

  • صد دریچه و در سوی مرگ لدیغ ** می‌کند اندر گشادن ژیغ ژیغ
  • Isırıcı ölüme yüzlerce pencere var, yüzlerce kapı var... açılırken her biri cik cik etmekte!
  • ژیغ‌ژیغ تلخ آن درهای مرگ ** نشنود گوش حریص از حرص برگ
  • O ölüm kapılarının acı cik ciklerini haris kişinin kulağı, mal ve mülk hırsından duymaz.
  • از سوی تن دردها بانگ درست ** وز سوی خصمان جفا بانگ درست 3105
  • Bir taraftan bedenin dertleri, kapıların sesi... bir taraftan düşmanların cefası kapıların sesi.
  • جان سر بر خوان دمی فهرست طب ** نار علتها نظر کن ملتهب
  • Canım efendim, hele bir tıp fihristini oku hastalıkların yalımlı ateşini gör!
  • زان همه غرها درین خانه رهست ** هر دو گامی پر ز کزدمها چهست
  • Bütün o alillerden bu eve yol var... her iki adımda akreplerle dolu bir kuyu var!
  • باد تندست و چراغم ابتری ** زو بگیرانم چراغ دیگری
  • Rüzgâr şiddetli, ışığım sönmek üzere... çabuk davranayım da onun ışığından bir ışık daha uyandırayım.
  • تا بود کز هر دو یک وافی شود ** گر به باد آن یک چراغ از جا رود
  • Bari bu ikisinden biri kalsın da yel, ışığın birini söndürürse onunla eğleneyim.
  • هم‌چو عارف کن تن ناقص چراغ ** شمع دل افروخت از بهر فراغ 3110
  • Ârifler gibi hani... ârif de bu noksan beden kendiliğinden kurtulmak için gönül kandilini yakar da
  • تا که روزی کین بمیرد ناگهان ** پیش چشم خود نهد او شمع جان
  • Günün birinde ansızın bu kandil sönerse onun yerine can kandilini koyayım der.
  • او نکرد این فهم پس داد از غرر ** شمع فانی را بفانیی دگر
  • Padişah bu işi anlamadı da aldandı... fâni kandilin yerine başka bir fani kandile kapıldı!
  • عروس آوردن پادشاه فرزند خود را از خوف انقطاع نسل
  • Padişahın,soyunun kesilmesinden korkarak oğluna bir kız alması