English    Türkçe    فارسی   

4
3630-3639

  • که من آنجا بوده‌ام این شهر نو ** نیست آن من درینجاام گرو 3630
  • “Bulunduğum şehirde, yıllardan beri oturuyorum. Bu yeni şehir, benim memleketim değildir, ben burada iğreti bulunuyorum” demez. (T.M.)
  • بل چنان داند که خود پیوسته او ** هم درین شهرش به دست ابداع و خو
  • Belki, daimi surette, gördüğü o yeni şehirde bulunmuş olduğunu zanneder. (T.M.)
  • چه عجب گر روح موطنهای خویش ** که بدستش مسکن و میلاد پیش
  • Ruh da, doğup yer tuttuğu gayb âlemini, o eski vatanını, unutup bu dünyaya meyil gösterirse şaşılmaz. (T.M.)
  • می‌نیارد یاد کین دنیا چو خواب ** می‌فرو پوشد چو اختر را سحاب
  • Çünkü bulutun yıldızları örttüğü gibi, uykuda, o eski vatanını hatırından çıkartır. (T.M.)
  • خاصه چندین شهرها را کوفته ** گردها از درک او ناروفته
  • Hususiyle ruh, bu âleme gelinceye kadar birçok makama ayak basmıştır ki, o makamların tozu, hala onun idrakinden silinmemiştir.(T.M.)
  • اجتهاد گرم ناکرده که تا ** دل شود صاف و ببیند ماجرا 3635
  • İnsan, başından geçenleri bilmek için, sıkı bir azimle işe girişip gönlünü arıtmamıştır ki! (T.M.)
  • سر برون آرد دلش از بخش راز ** اول و آخر ببیند چشم باز
  • Mücahade ile bir ruhun kalbi, esrar penceresinden başını çıkarır da, açılan gözü, evveli ve ahiri görür. (T.M.)
  • اطوار و منازل خلقت آدمی از ابتدا
  • آمده اول به اقلیم جماد ** وز جمادی در نباتی اوفتاد
  • Ruh-i insanî, evvela “Cemat” mertebesine geldi, oradan “Nebatat” mertebesine intikal etti. (T.M.)
  • سالها اندر نباتی عمر کرد ** وز جمادی یاد ناورد از نبرد
  • Yıllarca “Nebatat” âleminde yaşadı da, “Cemat” âleminde bulunduğunu hatırlamadı. Hatta “Cemat” ile harbetti. (T.M.)
  • وز نباتی چون به حیوانی فتاد ** نامدش حال نباتی هیچ یاد
  • “Nebatat” âleminden, “Hayvanat” âlemine intikal edince, bu defa da, “Nebat” âleminde bulunmuş olduğu hatırına gelmedi. (T.M.)