English    Türkçe    فارسی   

4
775-784

  • لیک در شیخ آن گله ز آمر خداست ** نه پی خشم و ممارات و هواست 775
  • Fakat şeyh, birisinin kötülüğünü söylerse bu, Allah emriyledir, kızgınlığa, heva ve hevese uymadan değil!
  • آن شکایت نیست هست اصلاح جان ** چون شکایت کردن پیغامبران
  • Onun şikâyeti, şikâyet değildir, onu ıslahtır... O şikâyet, peygamberlerin şikâyetine benzer.
  • ناحمولی انبیا از امر دان ** ورنه حمالست بد را حلمشان
  • Peygamberlerin sabırsızlığı, bil ki Allah emriyledir... Yoksa onların hilmi, kötü şeylere tahammül eder.
  • طبع را کشتند در حمل بدی ** ناحمولی گر بود هست ایزدی
  • Onlar kötülüğe tahammül ede ede tabiatlarını öldürdüler... Artık onlardan bir tahammülsüzlük zuhur ederse kendilerinden değildir, Allah’tandır.
  • ای سلیمان در میان زاغ و باز ** حلم حق شو با همه مرغان بساز
  • Ey Süleyman, kuzgunla doğan arasında Allah hilmine bürün de bütün kuşlarla uzlaş!
  • ای دو صد بلقیس حلمت را زبون ** که اهد قومی انهم لا یعلمون 780
  • Ey hilmi, yüzlerce Belkıs’ı zebun eden, ey “Rabbim, kavmine sen doğru yolu göster, onlar bilmiyorlar” diyen!
  • تهدید فرستادن سلیمان علیه‌السلام پیش بلقیس کی اصرار میندیش بر شرک و تاخیر مکن
  • Süleyman aleyhisselam’ın, Belkis’e şirkte ısrar etme, imana gelmeyi geciktirme diye tehdit ederek haber göndermesi
  • هین بیا بلقیس ورنه بد شود ** لشکرت خصمت شود مرتد شود
  • Belkıs, kendine gel, aklını başına topla... Yoksa fena olur. Askerin, sana düşman kesilir, senden döner!
  • پرده‌دار تو درت را بر کند ** جان تو با تو به جان خصمی کند
  • Perdecin, perdeni yırtar... Canın, canına düşmanlık eder!
  • جمله ذرات زمین و آسمان ** لشکر حق‌اند گاه امتحان
  • Yerdeki, gökteki zerrelerin hepsi, sınama çağında Allah askeridir.
  • باد را دیدی که با عادان چه کرد ** آب را دیدی که در طوفان چه کرد
  • Yerli gördün ya, Âd kavmine ne yaptı! Suyu gördün ya, tufanda neler etti!