English    Türkçe    فارسی   

4
881-890

  • چون ز وحدت جان برون آرد سری ** جسم را با فر او نبود فری
  • Can, birlik âlemine ulaşır, o âlemden baş gösterirse birliğin nuruna karşı bedenin nuru kalmaz artık.
  • چون برآید گوهر از قعر بحار ** بنگری اندر کف و خاشاک خوار
  • İnci, denizin dibinden çıktı mı denizdeki köpüklerle çer çöpü hor hakir görürsün!
  • سر بر آرد آفتاب با شرر ** دم عقرب را کی سازد مستقر
  • Nurlar saçan güneş doğdu, baş gösterdi mi artık akrebin kuyruğunda kim yurt tutmak ister?
  • لیک خود با این همه بر نقد حال ** جست باید تخت او را انتقال
  • Fakat bütün bunlarla beraber yine de onun tahtını getirtmek lâzım.
  • تا نگردد خسته هنگام لقا ** کودکانه حاجتش گردد روا 885
  • Getirtmeli de buluştuğu vakit üzülmesin... Çocukça dileği yerine gelmiş olsun.
  • هست بر ما سهل و او را بس عزیز ** تا بود بر خوان حوران دیو نیز
  • O taht bizce adi bir şey ama onca pek aziz... Ne yapalım, hurilerin sofrasında birde şeytan bulunsun!
  • عبرت جانش شود آن تخت ناز ** هم‌چو دلق و چارقی پیش ایاز
  • Hem o nazlı tahtı, sonradan Eyaz’a hırkasıyla çarığı nasıl ibret olduysa ona da ibret olur!
  • تا بداند در چه بود آن مبتلا ** از کجاها در رسید او تا کجا
  • Bu tahta bakar da neye tutulduğunu, nereden nereye geldiğini, ne haldeyken ne hale büründüğünü bilir, anlar!
  • خاک را و نطفه را و مضغه را ** پیش چشم ما همی‌دارد خدا
  • Allah da toprağı, meniyi ve et parçasını daima bizim gözümüz önünde tutmuyor mu?
  • کز کجا آوردمت ای بدنیت ** که از آن آید همی خفریقیت 890
  • A kötü niyetli bak... Seni ne halden ne hale getirdim? Şimdi onlardan nefret ediyorsun değil mi?