English    Türkçe    فارسی   

5
154-163

  • هین مگردان خو که پیش آید خلل  ** در دماغ و دل بزاید صد علل 
  • Sakın açlığa alışma; sıhhatin bozulur, beyninde, kalbinde yüzlerce illet meydana gelir” der.
  • این چنین تهدیدها آن دیو دون  ** آرد و بر خلق خواند صد فسون  155
  • O alçak Şeytan, bu çeşit tehditlerle gelir, halka yüzlerce afsun okur.
  • خویش جالینوس سازد در دوا  ** تا فریبد نفس بیمار ترا 
  • Kendisini tedavi eden Calinos gösterir. Bunu da senin hasta gönlünü aldatmak için yapar.
  • کین ترا سودست از درد و غمی  ** گفت آدم را همین در گندمی 
  • “Bu sana dertten, gamdan kurtulmak için bir ilaçtır” der. Adem’e de buğday için böyle demişti ya!
  • پیش آرد هیهی و هیهات را  ** وز لویشه پیچد او لبهات را 
  • Heyheylerle, heyhatlarla gelir, dudaklarını, azgın atın, nallanırken kıstırdıkları iki, tahta parçası ile kıstırır.
  • هم‌چو لبهای فرس و در وقت نعل  ** تا نماید سنگ کمتر را چو لعل 
  • Aşağılık taş lal göstermek için at nallanırken dudaklarını kıstırdıkları gibi senin dudaklarını da kıstırıp,
  • گوشهاات گیرد او چون گوش اسب  ** می‌کشاند سوی حرص و سوی کسب  160
  • Atın kulağından tutar gibi kulaklarını tutup seni hırs ve kazanca çeker.
  • بر زند بر پات نعلی ز اشتباه  ** که بمانی تو ز درد آن ز راه 
  • Şüphe etme ki ayağına nalı vurur, sende onun derdi ile yoldan kala kalırsın.
  • نعل او هست آن تردد در دو کار  ** این کنم یا آن کنم هین هوش دار 
  • Onun nalı seni iki iş arasında tereddüde düşürmektir. Bunu mu yapayım dersin, onu mu? Aklını başına alda kendine gel.
  • آن بکن که هست مختار نبی  ** آن مکن که کرد مجنون و صبی 
  • Peygamber’in seçtiği işi yap, deliyle çocuğun yaptığını yapma.